Unsettling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsettling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsettling İle İlgili Cümleler:

Unsettling kelimesi Türkçe’de “huzursuz edici, rahatsız edici” anlamına gelir. Aşağıda, unsettling kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle verilmiştir:

1. It was unsettling to see the empty streets at night. (Boş sokakları gece görmek rahatsız ediciydi.)
2. The unsettling news left everyone in shock. (Huzursuz edici haber herkesi şoke etti.)
3. The unsettling feeling of being watched followed her everywhere. (İzleniyormuş gibi huzursuz edici bir his onu her yerde takip ediyordu.)
4. The painting had an unsettling effect on me. (Tablodaki resim huzursuz edici bir etki yarattı.)
5. The unsettling sound of footsteps in the empty house made her heart race. (Boş evdeki ayak sesleri huzursuz ediciydi ve kalbini hızlandırdı.)
6. The unsettling silence in the forest made him nervous. (Ormandaki huzursuz edici sessizlik onu endişelendirdi.)
7. The unsettling truth about her past was finally revealed. (Geçmişiyle ilgili rahatsız edici gerçek nihayet ortaya çıktı.)
8. The unsettling feeling of déjà vu made her feel like she had lived this moment before. (Déjà vu’nun huzursuz edici hissi, bu anı daha önce yaşamış gibi hissettirdi.)
9. The unsettling image of the abandoned building stayed with her for days. (Terkedilmiş binanın huzursuz edici görüntüsü, günlerce aklında kaldı.)
10. The unsettling weather made it difficult to plan outdoor activities. (Huzursuz edici hava, dış mekan etkinliklerini planlamayı zorlaştırdı.)
11. The unsettling feeling that something was wrong wouldn’t go away. (Bir şeylerin yanlış olduğu huzursuz edici hissi gitmiyordu.)
12. The unsettling smell coming from the kitchen made her lose her appetite. (Mutfaktan gelen rahatsız edici koku, iştahını kaybettirdi.)
13. The unsettling sight of the storm approaching made everyone seek shelter. (Yaklaşan fırtına manzarası, herkesin sığınak aramasına neden oldu.)
14. The unsettling noise coming from the attic kept her up all night. (Çatı katından gelen huzursuz edici ses, onu tüm gece uyutmamıştı.)
15. The unsettling feeling of uncertainty kept him on edge. (Belirsizlik huzursuz edici bir his yarattı ve o da tedirgin kaldı.)
16. The unsettling scene at the accident site made her feel sick. (Kaza yerindeki huzursuz edici sah

ne, tiksinti hissi yarattı.)
17. The unsettling thought of failure made her anxious. (Başarısızlık düşüncesi huzursuz edici bir kaygı yarattı.)

18. The unsettling behavior of her co-worker made her uncomfortable. (İş arkadaşının huzursuz edici davranışları onu rahatsız etti.)
19. The unsettling realization that she was lost in the woods hit her. (Ormanda kaybolduğunu anlama huzursuz edici bir gerçek oldu.)
20. The unsettling news about the pandemic made everyone worried about the future. (Salgınla ilgili rahatsız edici haberler, herkesin geleceğiyle ilgili endişeli olmasına neden oldu.)