Unsettle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsettle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsettle

Unsettle kelimesinin Türkçe anlamı “huzuru bozmak” veya “rahatsız etmek” olarak açıklanabilir. Aşağıda, unsettle kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanıldığı 20 örnek cümle ve Türkçe karşılıkları bulunmaktadır:

1. The unexpected news unsettled her. (Beklenmedik haber onu rahatsız etti.)
2. The change in routine unsettled the children. (Rutindeki değişiklik çocukları huzursuz etti.)
3. The unsettling sounds in the forest made her nervous. (Ormandaki rahatsız edici sesler onu sinirlendirdi.)
4. The uncertainty of the future unsettled his plans. (Geleceğin belirsizliği planlarını bozdu.)
5. The unfamiliar surroundings unsettled the travelers. (Tanıdık olmayan ortamlar yolcuları huzursuz etti.)
6. The argument with his friend unsettled him for the rest of the day. (Arkadaşıyla olan tartışma günün geri kalanında onu rahatsız etti.)
7. The movie’s unsettling ending left the audience in shock. (Filmin rahatsız edici sonu izleyicileri şoke etti.)
8. The thought of losing her job unsettled her. (İşini kaybetme düşüncesi onu huzursuz etti.)
9. The earthquake unsettled the entire city. (Deprem şehri tamamen sarsmıştı.)
10. The unsettling behavior of her neighbor made her uneasy. (Komşusunun rahatsız edici davranışları onu tedirgin etti.)
11. The unsettling news of the virus spreading rapidly caused widespread panic. (Virüsün hızla yayılmasıyla ilgili rahatsız edici haberler yaygın panik yarattı.)
12. The strange noises at night unsettled the residents of the town. (Geceleri duyulan garip sesler kasaba sakinlerini huzursuz etti.)
13. The unsettling feeling that she was being watched made her look over her shoulder. (Kendisini izleniyormuş gibi rahatsız edici bir his onu arkasına bakmaya zorladı.)
14. The sudden change in weather unsettled the plans for the picnic. (Hava durumundaki ani değişiklik piknik planlarını bozdu.)
15. The unsettling news of the crime in the neighborhood made her lock her doors. (Mahalledeki suçla ilgili rahatsız edici haberler kapılarını kilitlemesine neden oldu.)
16. The unsettling realization that she had forgotten her wallet made her feel embarrassed. (Cüzdanını unuttuğunu fark etmek onu utançlı hissettirdi.)
17. The unsettling thought that he might have made the wrong decision kept him up at night. (Yanlış karar vermiş olabileceği rahatsız edici düşüncesi onu gece uyku tutmadı.)
18. The unsettling feeling of being lost in the unfamiliar city made her anxious. (Tanıdık olmayan bir şehirde kaybolma hissi onu end

işe ediyordu.)
19. The unsettling news of the company’s financial troubles caused the employees to worry about their jobs. (Şirketin mali sorunlarıyla ilgili rahatsız edici haberler işçilerin işleri konusunda endişelenmelerine neden oldu.)

20. The unsettling experience of being followed home made her take a different route. (Eve takip edildiğini hissetmek farklı bir rota seçmesine neden oldu.)

Bu örnek cümlelerde “unsettle” kelimesi, bir durum, olay veya hissiyatın kişiyi rahatsız ettiğini ifade etmek için kullanılmaktadır.