Unsaid İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Unsaid Nedir?
Unsaid, Türkçe karşılığı “söylenmemiş” olan bir sıfattır. Bir şeyin söylenmemiş olması durumunu ifade eder.
Örnek Cümleler:
- She left the room without saying goodbye, leaving many unsaid things behind. (O, veda etmeden odadan çıktı ve arkasında söylenmemiş birçok şey bıraktı.)
- The tension between them was palpable, but they left their issues unsaid. (Aralarındaki gerilim hissedilebilir derecede yüksekti, ancak sorunlarını söylemediler.)
- The unsaid agreement between them was to never discuss politics. (Aralarındaki söylenmemiş anlaşma siyaseti asla tartışmamaktı.)
- The letter contained many unsaid emotions and feelings. (Mektup, birçok söylenmemiş duygu ve hissi içeriyordu.)
- Sometimes, the most important things are left unsaid. (Bazen en önemli şeyler söylenmez.)
- He was haunted by the unsaid words that he wished he had spoken. (Söylemek istediği ama söyleyemediği sözler tarafından korkutuluyordu.)
- Their relationship was falling apart because of all the unsaid resentments. (Aralarındaki ilişki söylenmemiş kırgınlıklar nedeniyle parçalanıyordu.)
- The unsaid truth was that she never really loved him. (Söylenmeyen gerçek şu ki, o aslında onu hiç sevmemişti.)
- His facial expressions said more than his unsaid words ever could. (Yüz ifadesi, söylenmemiş sözlerden daha fazlasını anlatıyordu.)
- The unsaid implication was that they were no longer welcome in the group. (Söylenmeyen ima, artık grupta hoş karşılanmadıklarıydı.)
- She tried to hide her tears, but the unsaid pain was evident in her eyes. (Gözyaşlarını saklamaya çalıştı, ancak söylenmemiş acı gözlerinde açıkça görülüyordu.)
- The unsaid truth was that he was struggling with addiction. (Söylenmeyen gerçek şu ki, bağımlılıkla mücadele ediyordu.)
- They both knew the unsaid truth about their failing marriage. (İkisi de başarısız evlilikleriyle ilgili söylenmeyen gerçeği biliyorlardı.)
- The unsaid agreement was to never speak of the incident again. (Söylenmeyen anlaşma, olay hakkında asla konuşmamaktı.)
- The unsaid message was loud and clear – he didn’t want to be there. (Söylenmeyen mesaj açık ve netti – orada olmak istemiyordu.)
- Despite the unsaid tension, they managed to work together professionally. (Söylenmeyen gerilime rağmen
, profesyonel olarak birlikte çalışmayı başardılar.)
17. The unsaid bond between them was unbreakable. (Aralarındaki söylenmeyen bağ koparılamazdı.)
- The unsaid question hung in the air, but no one dared to ask it. (Söylenmeyen soru havada asılı kalmıştı, ancak kimse sormaya cesaret edemedi.)
- The unsaid understanding was that they would always have each other’s backs. (Söylenmeyen anlayış, her zaman birbirlerinin yanında olacaklarıydı.)
- The unsaid truth was that he was deeply in love with her. (Söylenmeyen gerçek, onun derinden aşık olduğuydu.)
Hemen Yorum Yaz