Unrewarded İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unrewarded İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unrewarded Nedir?

Unrewarded, “ödülsüz” anlamına gelen bir sıfat olarak kullanılır. Bir eylemin karşılığında bir ödül veya tanıma almamak anlamında kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. Despite his hard work, he was left unrewarded for his efforts. (Çabalarına rağmen, çalışmaları karşılığında ödülsüz bırakıldı.)
2. The team played their hearts out, but unfortunately they were left unrewarded in the end. (Takım kalplerini ortaya koydular, ancak maalesef sonunda ödülsüz kaldılar.)
3. She felt unrewarded for all the extra work she put in. (Yaptığı tüm ekstra işler için ödülsüz hissetti.)
4. Sometimes, volunteering can leave you feeling unrewarded. (Gönüllülük bazen ödülsüz hissettirebilir.)
5. The teacher’s dedication went unrewarded, and she eventually left the school. (Öğretmenin özverisi ödülsüz kaldı ve sonunda okulu terk etti.)
6. His charity work went unrewarded, and he became discouraged. (Hayır işleri ödülsüz kaldı ve moralini kaybetti.)
7. She worked overtime without pay, and felt completely unrewarded. (Ücret almadan fazla mesai yaptı ve tamamen ödülsüz hissetti.)
8. His hard work on the project went unrewarded, and he felt undervalued. (Proje üzerindeki yoğun çalışması ödülsüz kaldı ve değersiz hissetti.)
9. He felt unrewarded in his job, and began to look for other opportunities. (İşinde ödülsüz hissetti ve diğer fırsatları aramaya başladı.)
10. The company’s profit-sharing program left many employees feeling unrewarded. (Şirketin kar paylaşım programı birçok çalışanı ödülsüz hissettirdi.)
11. Her efforts to improve the company’s culture went unrewarded, and she eventually left. (Şirket kültürünü iyileştirmeye yönelik çabaları ödülsüz kaldı ve sonunda ayrıldı.)
12. Despite his contributions to the team, he was left feeling unrewarded and unappreciated. (Takıma katkılarına rağmen, ödülsüz ve takdir edilmeden hissetti.)
13. The volunteer work he did for the community went unrewarded, but he continued to do it anyway. (Toplum için yaptığı gönüllü işler ödülsüz kaldı, ama yine de devam etti.)
14. The long hours he put in at work went unrewarded, and he felt burnt out. (İşte geçirdiği uzun saatler ödülsüz kaldı ve tükendiğini hissetti.)
15. The team’s hard work went unrewarded, and they missed out on the championship. (Takımın yoğun çalışmaları ödülsüz kaldı ve şamp

iyonluğu kaçırdılar.)
16. She felt like her talents and skills were going unrewarded in her current job. (Yeteneklerinin ve becerilerinin şimdiki işinde ödülsüz kaldığını hissetti.)

  1. The company’s decision to cancel bonuses left employees feeling unrewarded for their hard work. (Şirketin primleri iptal etme kararı, çalışanların yoğun çalışmalarının ödülsüz kalmasına neden oldu.)
  2. The athlete’s years of training and dedication went unrewarded when she didn’t make the team. (Sporcu yıllarca süren eğitim ve özverisinin ödülsüz kaldı, takıma seçilemedi.)
  3. The student’s hard work on the project went unrewarded when the teacher gave the credit to someone else. (Öğrencinin projedeki yoğun çalışması, öğretmenin krediyi başkasına vermesi nedeniyle ödülsüz kaldı.)
  4. Despite the lack of recognition, she continued to work hard and felt a sense of pride in her unrewarded efforts. (Tanınmamanın farkında olsa da, yoğun çalışmalarına devam etti ve ödülsüz çabalarından gurur duydu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.