Unquestioning İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unquestioning İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unquestioning Nedir?

Unquestioning, Türkçe karşılığı olarak “sorgusuz sualsiz” anlamına gelmektedir. Bir fikir veya düşünceye sorgusuz sualsiz inanmak, eleştirel düşünce yapısından yoksun olmak olarak da tanımlanabilir.

Örnek Cümleler:

1. I can’t believe she accepted the proposal unquestioningly. (Onun teklifi sorgusuz sualsiz kabul ettiğine inanamıyorum.)
2. The cult members followed their leader’s orders unquestioningly. (Tarikat üyeleri liderlerinin emirlerine sorgusuz sualsiz uydu.)
3. Don’t just accept what you’re told unquestioningly, think for yourself. (Sana söyleneni sorgusuz sualsiz kabul etme, kendin düşün.)
4. The teacher expected the students to accept his explanation unquestioningly. (Öğretmen öğrencilerin açıklamasını sorgusuz sualsiz kabul etmelerini bekledi.)
5. He was a blind follower of his religion, accepting its teachings unquestioningly. (O, dinine körü körüne bağlıydı ve öğretilerini sorgusuz sualsiz kabul ediyordu.)
6. The politician’s supporters believed everything he said unquestioningly. (Politikacının destekçileri söylediği her şeyi sorgusuz sualsiz inandı.)
7. Don’t be an unquestioning follower, question everything. (Sorgusuz sualsiz bir takipçi olma, her şeyi sorgula.)
8. The company’s employees followed the new policy unquestioningly. (Şirketin çalışanları yeni politikayı sorgusuz sualsiz takip ettiler.)
9. He blindly followed his mentor’s advice unquestioningly. (O, öğretmeninin tavsiyesine sorgusuz sualsiz uydu.)
10. Don’t accept societal norms unquestioningly, challenge them. (Toplumsal normları sorgusuz sualsiz kabul etme, onlara meydan oku.)
11. She was an unquestioning supporter of the political party. (O, politik partiye sorgusuz sualsiz destek verenlerden biriydi.)
12. The children followed their parents’ rules unquestioningly. (Çocuklar, ebeveynlerinin kurallarına sorgusuz sualsiz uydu.)
13. Don’t let others make decisions for you unquestioningly, make your own choices. (Başkalarının sorgusuz sualsiz kararlar almasına izin verme, kendi seçimlerini yap.)
14. He accepted the conspiracy theory unquestioningly. (O, komplo teorisini sorgusuz sualsiz kabul etti.)
15. The soldiers followed their commanding officer’s orders unquestioningly. (Askerler, komutanlarının emirlerine sorgusuz sualsiz uydu.)
16. She blindly trusted her friends’ opinions unquestioningly. (O, arkadaşlarının fikirlerine sorgusuz sualsiz güveniyordu.)
17. Don’t let your religious beliefs make you unquestioning, question them too. (Dinî in

ancınızı sorgusuz sualsiz kabul etmeyin, onları da sorgulayın.)
18. He followed the strict rules of the monastery unquestioningly. (O, manastırın sıkı kurallarına sorgusuz sualsiz uydu.)

19. Don’t be an unquestioning consumer, research before you buy. (Sorgusuz sualsiz bir tüketici olma, satın almadan önce araştır.)
20. She blindly believed in the supernatural, accepting it unquestioningly. (O, doğaüstü olanlara sorgusuz sualsiz inanıyordu.)