Unpleasant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpleasant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpleasant

Unpleasant, Türkçe’de “hoş olmayan” anlamına gelir. Bir şeyin veya durumun rahatsız edici, can sıkıcı veya keyifsiz olduğunu ifade eder. Aşağıda, “unpleasant” kelimesini kullanarak 20 örnek cümle verilmiştir.

  1. I had an unpleasant experience at the dentist’s office yesterday. (Dün dişçide hoş olmayan bir deneyim yaşadım.)
  2. The smell in the room was very unpleasant. (Odadaki koku çok hoş olmayandı.)
  3. The weather was so unpleasant that we had to cancel our outdoor plans. (Hava o kadar hoş olmayandı ki açık hava planlarımızı iptal etmek zorunda kaldık.)
  4. She had an unpleasant conversation with her boss. (Patronuyla hoş olmayan bir konuşma yaptı.)
  5. The food had an unpleasant taste. (Yemek hoş olmayan bir tada sahipti.)
  6. He made an unpleasant remark about her appearance. (Görünümü hakkında hoş olmayan bir yorum yaptı.)
  7. The music was so unpleasant that I had to leave the party early. (Müzik o kadar hoş olmayandı ki partiden erken ayrılmak zorunda kaldım.)
  8. The situation became increasingly unpleasant. (Durum giderek daha da hoş olmayan hale geldi.)
  9. The company had to make some unpleasant decisions in order to stay in business. (Şirket, işlerini sürdürmek için bazı hoş olmayan kararlar almak zorunda kaldı.)
  10. He had an unpleasant feeling that something bad was going to happen. (Bir şeylerin kötü olacağına dair hoş olmayan bir hissi vardı.)
  11. She had an unpleasant encounter with her ex-boyfriend. (Eski erkek arkadaşıyla hoş olmayan bir karşılaşma yaşadı.)
  12. The smell of the garbage was very unpleasant. (Çöpün kokusu çok hoş olmayandı.)
  13. The medicine had an unpleasant side effect. (İlaç hoş olmayan bir yan etkiye sahipti.)
  14. The movie was so unpleasant that I walked out in the middle. (Film o kadar hoş olmayandı ki ortasında ayrıldım.)
  15. He had to deliver some unpleasant news to his family. (Ailesine hoş olmayan bir haber vermek zorundaydı.)
  16. The sound of the alarm clock was very unpleasant. (Alarm saatinin sesi çok hoş olmayandı.)
  17. The smell of the bathroom was very unpleasant. (Banyonun kokusu çok hoş olmayandı.)
  18. The experience was unpleasant but I learned a lot from it. (Deneyim hoş olmayandı ama çok şey öğrendim.)
  19. The ride was so bumpy that it was unpleasant. (Sürüş o kadar sarsıntılıydı ki hoş olmayandı.)
  20. The party was unpleasant because everyone was arguing. (Parti, herkesin tartıştığı için hoş olmayandı.)
  1. He had an unpleasant rash on his skin. (Cildinde hoş olmayan bir döküntü vardı.)
  2. The restaurant had an unpleasant atmosphere. (Restoranın atmosferi hoş olmayandı.)
  3. The meeting was unpleasant because everyone was disagreeing. (Toplantı, herkesin fikir ayrılığı yaşadığı için hoş olmayandı.)
  4. The traffic was so unpleasant that I arrived late to the appointment. (Trafik o kadar hoş olmayandı ki randevuya geç kaldım.)
  5. She had an unpleasant dream that left her feeling uneasy. (Hoş olmayan bir rüya gördü ve kendini rahatsız hissetti.)
  6. The work environment was unpleasant due to the constant noise. (Sürekli gürültü nedeniyle iş ortamı hoş olmayandı.)
  7. The smell of the gym was unpleasant. (Spor salonunun kokusu hoş olmayandı.)
  8. He had an unpleasant encounter with a stranger on the street. (Sokakta bir yabancıyla hoş olmayan bir karşılaşma yaşadı.)
  9. The sound of the construction outside was very unpleasant. (Dışarıdaki inşaatın sesi çok hoş olmayandı.)
  10. The situation became more unpleasant when the police arrived. (Polis geldiğinde durum daha da hoş olmayan hale geldi.)

Bu örnek cümlelerle “unpleasant” kelimesinin çeşitli kullanımlarını gösterdik. Bu kelime, hoş olmayan bir durumu veya deneyimi tanımlamak için kullanılabilir ve insanlar, yerler, durumlar veya nesneler hakkında da kullanılabilir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.