Unhurriedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unhurriedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unhurriedly (Acelesiz)

Unhurriedly means doing something without being rushed or hurried. It implies taking time and not rushing through something. Here are 20 example sentences with their Turkish translations:

1. She walked unhurriedly along the beach, enjoying the sound of the waves. (O, dalgaların sesinin keyfini çıkararak plaj boyunca acelesiz yürüdü.)
2. The old man unhurriedly sipped his coffee and read the newspaper. (Yaşlı adam acelesiz kahvesini yudumladı ve gazete okudu.)
3. The teacher spoke unhurriedly to make sure her students understood the lesson. (Öğretmen öğrencilerinin dersi anlamaları için acelesiz konuştu.)
4. The turtle moved unhurriedly across the sand towards the sea. (Kaplumbağa acelesiz bir şekilde kumsalda denize doğru ilerledi.)
5. The conductor raised his baton and began to conduct the orchestra unhurriedly. (Şef sopası kaldırdı ve orkestrayı acelesiz yönetmeye başladı.)
6. The couple strolled unhurriedly through the park, enjoying the sunshine. (Çift, güneşin keyfini çıkararak parkta acelesiz gezindi.)
7. The artist painted the canvas unhurriedly, taking his time to get every detail right. (Sanatçı tuvali acelesiz boyadı, her detayı doğru bir şekilde almak için zaman ayırdı.)
8. The baker kneaded the dough unhurriedly, ensuring it was just the right consistency. (Fırıncı hamuru acelesiz yoğurdu, sadece doğru kıvamda olduğundan emin oldu.)
9. The pianist played the piece unhurriedly, allowing the music to flow naturally. (Piyanist eseri acelesiz çaldı, müziğin doğal olarak akmasına izin verdi.)
10. The athlete ran unhurriedly at the beginning of the race, conserving his energy. (Sporcu yarışın başında acelesiz koştu, enerjisini korudu.)
11. The tourist explored the city unhurriedly, taking time to see all the sights. (Turist şehri acelesiz keşfetti, tüm turistik yerleri görmek için zaman ayırdı.)
12. The baby ate her food unhurriedly, enjoying each bite. (Bebek yemeğini acelesiz yedi, her lokmanın keyfini çıkardı.)
13. The gardener tended to the plants unhurriedly, ensuring they were well taken care of. (Bahçıvan bitkilerle acelesiz ilgilendi, iyi bakıldığından emin oldu.)
14. The author wrote her book unhurriedly, taking time to craft each sentence. (Yazar kitabını acelesiz yazdı, her cümleyi özenle oluşturmak için zaman ayırdı.)
15. The mechanic worked on the engine unhurriedly, making sure everything was in working order. (Tamirci motor üzerinde acelesiz çalıştı, her şeyin çalışır durumda olduğundan emin oldu.)
16. The hiker climbed the mountain unh

urriedly, enjoying the beautiful scenery along the way. (Doğa yürüyüşçüsü dağa acelesiz tırmandı, yol boyunca güzel manzaraların tadını çıkardı.)
17. The bartender mixed the drink unhurriedly, ensuring it was perfectly balanced. (Barmaid içeceği acelesiz karıştırdı, mükemmel dengede olduğundan emin oldu.)

18. The singer sang the song unhurriedly, letting the emotions come through in her voice. (Şarkıcı şarkıyı acelesiz söyledi, duygularının sesinde ortaya çıkmasına izin verdi.)
19. The carpenter worked on the project unhurriedly, taking care with each cut and measurement. (Marangoz proje üzerinde acelesiz çalıştı, her kesim ve ölçüme özen gösterdi.)
20. The meditation instructor led the class unhurriedly, allowing everyone to fully relax and let go. (Meditasyon eğitmeni sınıfı acelesiz yönetti, herkesin tamamen rahatlamasına ve bırakmasına izin verdi.)