Unfettered İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfettered İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfettered

Unfettered kelimesi, özgür ve engelsiz anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She felt unfettered when she quit her job and started traveling. (İşini bırakıp seyahat etmeye başladığında özgür hissetti.)
  2. The company’s success was due to its unfettered creativity. (Şirketin başarısı, engelsiz yaratıcılığından kaynaklandı.)
  3. The artist created an unfettered masterpiece that left everyone in awe. (Sanatçı, herkesi hayran bırakan engelsiz bir başyapıt yarattı.)
  4. The unfettered access to information has empowered people around the world. (Bilgiye engelsiz erişim, dünya genelinde insanları güçlendirdi.)
  5. They enjoyed the unfettered freedom of living off the grid. (Onlar, şehirden uzakta yaşamanın engelsiz özgürlüğünün tadını çıkardılar.)
  6. The unfettered growth of the economy was unsustainable. (Ekonominin engelsiz büyümesi sürdürülemezdi.)
  7. The athlete’s unfettered determination helped her win the gold medal. (Sporcu, engelsiz kararlılığı sayesinde altın madalya kazandı.)
  8. The government’s unfettered power led to corruption and abuse of authority. (Hükümetin engelsiz gücü, yolsuzluğa ve yetki kötüye kullanımına neden oldu.)
  9. The journalist’s unfettered reporting exposed the truth about the corrupt politician. (Gazetecinin engelsiz haberciliği, yolsuz siyasetçi hakkındaki gerçeği ortaya çıkardı.)
  10. The artist painted with unfettered passion and emotion. (Sanatçı, engelsiz tutku ve duyguyla resim yaptı.)
  11. The company’s unfettered expansion into new markets brought both opportunities and risks. (Şirketin yeni pazarlara engelsiz genişlemesi fırsatlar ve riskler getirdi.)
  12. The singer’s unfettered voice filled the concert hall with pure joy. (Şarkıcının engelsiz sesi, konser salonunu saf mutlulukla doldurdu.)
  13. The teacher encouraged her students to think outside the box and explore unfettered possibilities. (Öğretmen, öğrencilerini kutunun dışında düşünmeye ve engelsiz olasılıkları keşfetmeye teşvik etti.)
  14. The unfettered flow of ideas and knowledge is essential for scientific progress. (Fikirlerin ve bilginin engelsiz akışı, bilimsel ilerleme için önemlidir.)
  15. The writer’s unfettered imagination created a vivid and magical world. (Yazarın engelsiz hayal gücü, canlı ve sihirli bir dünya yarattı.)
  16. The company’s unfettered use of natural resources was damaging the environment. (Şirketin doğal kaynakları engelsiz kullanımı, çevreye zarar veriyordu.)
    17
  1. The unfettered power of the dictator resulted in widespread human rights abuses. (Diktatörün engelsiz gücü, yaygın insan hakları ihlallerine neden oldu.)
  2. The scientist’s unfettered curiosity led her to make groundbreaking discoveries. (Bilim insanının engelsiz merakı, çığır açan keşifler yapmasına yol açtı.)
  3. The dancer moved with unfettered grace and elegance. (Dansçı, engelsiz zarafet ve şıklıkla hareket etti.)
  4. The company’s unfettered commitment to social responsibility earned it the trust and respect of its customers. (Şirketin sosyal sorumluluğa engelsiz bağlılığı, müşterilerinin güven ve saygısını kazandı.)

(Türkçe anlamlar eklendi ve örnek cümleler kalın ve mavi renkte yazıldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.