Unfairly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Unfairly
Unfairly, haksız bir şekilde anlamına gelir. Bu kelimeyi kullanarak örneklendirilebilecek cümleler aşağıdaki gibidir:
- She was treated unfairly in the workplace. (İşyerinde haksız bir şekilde muamele gördü.)
- The judge’s ruling was unfairly biased. (Hakim kararı haksız bir şekilde taraflıydı.)
- The game was unfairly rigged in their favor. (Oyun haksız bir şekilde onların lehine düzenlendi.)
- The company unfairly terminated his employment. (Şirket haksız bir şekilde onun işine son verdi.)
- He was unfairly blamed for the team’s loss. (Takımın kaybı için haksız bir şekilde suçlandı.)
- The politician was unfairly criticized for her actions. (Politikacı eylemleri için haksız bir şekilde eleştirildi.)
- The student was unfairly penalized for plagiarism. (Öğrenci, haksız bir şekilde intihal nedeniyle cezalandırıldı.)
- The contract was unfairly one-sided. (Sözleşme haksız bir şekilde tek taraflıydı.)
- The referee made an unfairly biased call. (Hakem haksız bir şekilde taraflı bir karar verdi.)
- The company’s hiring process was unfairly discriminatory. (Şirketin işe alma süreci haksız bir şekilde ayrımcılık yapmaktaydı.)
- She was unfairly judged based on her appearance. (Görünümüne dayanarak haksız bir şekilde yargılandı.)
- The media coverage was unfairly slanted. (Medya kapsamı haksız bir şekilde eğikti.)
- The teacher unfairly favored certain students. (Öğretmen bazı öğrencilere haksız bir şekilde ayrıcalık tanıdı.)
- The election was unfairly rigged in favor of the incumbent. (Seçimler haksız bir şekilde mevcut görevliden yana düzenlendi.)
- The athlete was unfairly accused of doping. (Sporcu haksız bir şekilde doping yapmakla suçlandı.)
- The employee was unfairly passed over for promotion. (Çalışan, haksız bir şekilde terfi edilmedi.)
- The customer was unfairly overcharged for the product. (Müşteri, ürün için haksız bir şekilde fazla ücretlendirildi.)
- The landlord unfairly refused to return the tenant’s security deposit. (Ev sahibi haksız bir şekilde kiracının teminatını iade etmeyi reddetti.)
- The government’s decision was unfairly influenced by special interest groups. (Hükümetin kararı haksız bir şekilde özel çıkar grupları tarafından etkilendi.)
- The employee was unfairly dismissed without cause. (Çalışan, sebepsiz yere haksız bir şekilde işten çıkarıldı.)
- The customer service representative unfairly refused to help the customer. (Müşteri hizmetleri temsilcisi müşteriye haksız bir şekilde yardım etmeyi reddetti.)
- The company unfairly copied their competitor’s product design. (Şirket rakibinin ürün tasarımını haksız bir şekilde kopyaladı.)
- The athlete was unfairly disqualified from the competition. (Sporcu yarışmadan haksız bir şekilde diskalifiye edildi.)
- The employee was unfairly blamed for the company’s financial troubles. (Çalışan, şirketin mali sorunları için haksız bir şekilde suçlandı.)
- The child was unfairly excluded from the group activities. (Çocuk, grup etkinliklerinden haksız bir şekilde dışlandı.)
- The landlord unfairly raised the rent without notice. (Ev sahibi, haber vermeden haksız bir şekilde kiranın artışını sağladı.)
- The student was unfairly graded on their assignment. (Öğrenci, ödevine haksız bir şekilde not verildi.)
- The customer was unfairly treated by the rude salesperson. (Müşteri, kaba satıcı tarafından haksız bir şekilde muamele gördü.)
- The company unfairly fired the employee who spoke out about safety concerns. (Şirket, güvenlik endişeleri hakkında konuşan çalışanı haksız bir şekilde işten çıkardı.)
- The politician was unfairly attacked by their opponents. (Politikacı rakipleri tarafından haksız bir şekilde saldırıya uğradı.)
Hemen Yorum Yaz