Uneasily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Uneasily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Uneasily

Anlamı: Endişeli bir şekilde, rahatsız edici bir şekilde

  1. She watched uneasily as the storm clouds gathered. (O, fırtına bulutları toplanırken endişeyle izledi.)
  2. The child shifted uneasily in his chair. (Çocuk, sandalyesinde rahatsız bir şekilde hareket etti.)
  3. The company’s future is looking increasingly uneasily. (Şirketin geleceği giderek daha endişe verici görünüyor.)
  4. He felt uneasily as he walked down the dark alley. (Karanlık sokaktan aşağı yürürken kendini endişeyle hissetti.)
  5. She looked uneasily at the strange man standing on the corner. (Köşede duran garip adamı endişeyle izledi.)
  6. The dog barked uneasily at the sound of thunder. (Köpek, gök gürültüsü sesine endişeyle havladı.)
  7. The teacher looked uneasily at the rowdy students. (Öğretmen, huzursuz öğrencilere endişeyle baktı.)
  8. He shifted uneasily in his seat as the meeting dragged on. (Toplantı uzadıkça, koltuğunda rahatsız bir şekilde hareket etti.)
  9. The news of the company’s bankruptcy left the employees feeling uneasily. (Şirketin iflas haberleri çalışanları endişe içinde bıraktı.)
  10. The politician answered the difficult question uneasily. (Politikacı zor soruya rahatsız edici bir şekilde cevap verdi.)
  11. The darkness made her feel uneasily vulnerable. (Karanlık, kendini rahatsız edici bir şekilde savunmasız hissettirdi.)
  12. The man’s strange behavior made her feel uneasily uncomfortable. (Adamın tuhaf davranışları onu endişeyle rahatsız etti.)
  13. The ticking of the clock made her feel uneasily nervous. (Saat tik takları, onu endişeyle sinirlendirdi.)
  14. The loud noise made the baby shift uneasily in her sleep. (Yüksek gürültü, bebeğin uyurken rahatsız bir şekilde hareket etmesine neden oldu.)
  15. The driver looked uneasily at the steep mountain road ahead. (Sürücü, önündeki dik dağ yoluna endişeyle baktı.)
  16. She felt uneasily suspicious of his intentions. (Onun niyetlerine karşı endişeyle şüpheli hissetti.)
  17. The eerie silence of the abandoned house made him feel uneasily unsettled. (Terkedilmiş evin ürkütücü sessizliği onu rahatsız edici bir şekilde rahatsız etti.)
  18. The unexplained disappearance of the hiker left the search party feeling uneasily anxious. (Yürüyüşçünün açıklanamayan kayboluşu, arama partisini endişeyle kaygılandırdı.)
  19. The dog’s growling made her feel uneasily uneasy. (Köpeğin hırlaması onu endişeyle huzursuz etti.)
    20
  1. The uneasy tension between the two friends was palpable. (İki arkadaş arasındaki gerginlik açıkça hissediliyordu.)

Türkçe Karşılıklar:

  1. O, fırtına bulutları toplanırken endişeyle izledi.
  2. Çocuk, sandalyesinde rahatsız bir şekilde hareket etti.
  3. Şirketin geleceği giderek daha endişe verici görünüyor.
  4. Karanlık sokaktan aşağı yürürken kendini endişeyle hissetti.
  5. Köşede duran garip adamı endişeyle izledi.
  6. Köpek, gök gürültüsü sesine endişeyle havladı.
  7. Öğretmen, huzursuz öğrencilere endişeyle baktı.
  8. Toplantı uzadıkça, koltuğunda rahatsız bir şekilde hareket etti.
  9. Şirketin iflas haberleri çalışanları endişe içinde bıraktı.
  10. Politikacı zor soruya rahatsız edici bir şekilde cevap verdi.
  11. Karanlık, kendini rahatsız edici bir şekilde savunmasız hissettirdi.
  12. Adamın tuhaf davranışları onu endişeyle rahatsız etti.
  13. Saat tik takları, onu endişeyle sinirlendirdi.
  14. Yüksek gürültü, bebeğin uyurken rahatsız bir şekilde hareket etmesine neden oldu.
  15. Sürücü, önündeki dik dağ yoluna endişeyle baktı.
  16. Onun niyetlerine karşı endişeyle şüpheli hissetti.
  17. Terkedilmiş evin ürkütücü sessizliği onu rahatsız edici bir şekilde rahatsız etti.
  18. Yürüyüşçünün açıklanamayan kayboluşu, arama partisini endişeyle kaygılandırdı.
  19. Köpeğin hırlaması onu endişeyle huzursuz etti.
  20. İki arkadaş arasındaki gerginlik açıkça hissediliyordu.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.