Unease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unease

Anlamı: Endişe, rahatsızlık, huzursuzluk hissi

  1. I felt a sense of unease when I realized I had lost my phone. (Telefonumu kaybettiğimi fark ettiğimde rahatsızlık hissi hissettim.)
  2. The silence in the room created a feeling of unease. (Odadaki sessizlik bir huzursuzluk hissi yarattı.)
  3. His unease with public speaking was evident in his shaky voice. (Halk önünde konuşma konusundaki rahatsızlığı, titrek sesinden belli oldu.)
  4. The unease in her stomach grew as she waited for the test results. (Test sonuçlarını beklerken karın ağrısı artarak devam etti.)
  5. The unease between the two countries was palpable during the meeting. (Toplantı sırasında iki ülke arasındaki gerginlik açıkça hissediliyordu.)
  6. The news of the impending storm caused unease among the residents. (Yaklaşan fırtına haberi, sakinler arasında endişe yarattı.)
  7. He couldn’t shake off the unease he felt after the accident. (Kazadan sonra hissettiği rahatsızlık hissinden kurtulamadı.)
  8. The sudden change in plans caused an unease in the group. (Planlardaki ani değişiklik, grupta bir rahatsızlık hissi yarattı.)
  9. The unease on her face was evident when she heard the bad news. (Kötü haberi duyduğunda yüzündeki huzursuzluk hissi belirgin şekilde görülebiliyordu.)
  10. The unease in the air was palpable before the big game. (Büyük maç öncesi havadaki huzursuzluk hissi açıkça hissediliyordu.)
  11. She tried to hide her unease during the job interview. (İş görüşmesi sırasında rahatsızlık hissini gizlemeye çalıştı.)
  12. The uneasy silence in the car made the ride uncomfortable. (Arabada oluşan huzursuz sessizlik, yolculuğu rahatsız edici hale getirdi.)
  13. The constant unease he felt was taking a toll on his mental health. (Hissettiği sürekli rahatsızlık hissi, zihinsel sağlığına zarar vermeye başlamıştı.)
  14. The unease in her voice was noticeable as she talked about her problems. (Sorunlarından bahsederken sesindeki rahatsızlık hissi fark edilebilirdi.)
  15. The unease among the team members was apparent after their defeat. (Yenilgilerinden sonra takım üyeleri arasındaki huzursuzluk açıkça belli oldu.)
  16. His unease with change was hindering his personal growth. (Değişime karşı rahatsızlığı, kişisel gelişimini engelliyordu.)
  17. The unease in the stock market was causing investors to panic. (Borsadaki huzursuzl

ük, yatırımcıların paniklemesine neden oluyordu.)
18. She couldn’t ignore the unease in her gut, something didn’t feel right. (Karın ağrısındaki rahatsızlık hissini görmezden gelemiyordu, bir şeyler yanlış hissettiriyordu.)

  1. The unease in the classroom was apparent when the teacher announced a pop quiz. (Öğretmen beklenmedik bir sınav açıkladığında sınıftaki huzursuzluk hissi açıkça belli oldu.)
  2. The unease he felt around his new colleagues slowly dissipated as he got to know them better. (Yeni meslektaşlarına karşı hissettiği huzursuzluk hissi, onları daha iyi tanıdıkça yavaşça azaldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.