Undisguised İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undisguised İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undisguised

Undisguised, açık, gizlenmemiş veya saklanmamış anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

  1. He looked at her with undisguised admiration. (Açık hayranlıkla ona baktı.)
  2. The actor’s undisguised happiness was evident on his face. (Oyuncunun saklanmayan mutluluğu yüzünden belli oldu.)
  3. She spoke with undisguised contempt for her ex-husband. (Eski kocası için açık bir küçümsemeyle konuştu.)
  4. His undisguised jealousy was the reason for their argument. (Saklanmayan kıskançlığı tartışmalarının nedeniydi.)
  5. The politician’s undisguised anger was evident in his speech. (Politikacının öfkeli hali konuşmasında belli oldu.)
  6. She showed her undisguised disappointment when she didn’t get the job. (İş alamadığında açık hayal kırıklığı gösterdi.)
  7. The singer’s undisguised talent was evident in her performance. (Şarkıcının saklanmayan yeteneği performansında belli oldu.)
  8. His undisguised ambition was to become a successful businessman. (Saklanmayan hırsı başarılı bir iş adamı olmaktı.)
  9. The teacher’s undisguised pride was evident in her student’s success. (Öğretmenin öğrencilerinin başarısıyla ilgili açık gururu belli oldu.)
  10. She felt a sense of undisguised relief when the test was over. (Testin bitmesiyle saklanmayan bir rahatlama hissetti.)
  11. The company’s undisguised greed led to their downfall. (Şirketin saklanmayan açgözlülüğü çöküşlerine neden oldu.)
  12. His undisguised joy at seeing his family after so long was heartwarming. (Ailesini uzun bir aradan sonra gördüğünde saklanmayan sevinci yürekleri ısıttı.)
  13. The actress’s undisguised sadness was evident in her tearful acceptance speech. (Oyuncunun gözyaşlarıyla dolu kabul konuşmasında saklanmayan üzüntüsü belli oldu.)
  14. The journalist’s undisguised skepticism made it clear she didn’t believe the politician’s promises. (Gazetecinin saklanmayan şüpheciliği politikacının vaatlerine inanmadığını gösterdi.)
  15. His undisguised fear of heights made it impossible for him to ride the Ferris wheel. (Yükseklik korkusunun saklanmayan hali onun dönme dolaba binmesini imkansız hale getirdi.)
  16. The artist’s undisguised passion for his work was evident in every brush stroke. (Sanatçının işine olan saklanmayan tutkusu her fırça darbesinde belli oldu.)
  17. His undisguised honesty was refreshing in a world of political spin. (Saklanmayan dürüstlüğü siyasi manipülasyonların olduğu dünyada tazeleyiciydi.)
  18. The team’s undisguised disappointment was palpable after

losing the championship game. (Şampiyonluk maçını kaybettikten sonra takımın saklanmayan hayal kırıklığı hissedilir şekildeydi.)
19. The chef’s undisguised love for cooking was evident in the delicious meal. (Şefin yemeğindeki lezzet, saklanmayan yemek yapma sevgisiyle belli oldu.)

  1. Her undisguised nervousness was evident in her shaky hands and trembling voice. (Titrek elleri ve titreyen sesiyle saklanmayan endişesi belli oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.