Undiluted İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undiluted İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undiluted Nedir?

Undiluted, Türkçe karşılığı “seyreltilmemiş” olan bir sıfattır. Bu kelime, bir sıvının veya madde içindeki oranının azaltılmadan kullanıldığını ifade etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. The whiskey was served undiluted, and it packed quite a punch. (Viski seyreltilmeden servis edildi ve oldukça etkiliydi.)
  2. The undiluted essential oil was too strong for my skin, so I mixed it with a carrier oil. (Seyreltilmemiş esansiyel yağ cildim için çok güçlüydü, bu yüzden bir taşıyıcı yağla karıştırdım.)
  3. The undiluted bleach was too harsh for the fabric, so I diluted it with water. (Seyreltilmemiş çamaşır suyu kumaş için çok sertti, bu yüzden suyla seyrelttim.)
  4. She gave an undiluted opinion about the company’s management, which was not well-received. (Şirket yönetimi hakkında seyreltilmemiş bir görüş belirtti ve bu iyi karşılanmadı.)
  5. The undiluted anger in his voice was palpable. (Sesindeki seyreltilmemiş öfke açıkça hissediliyordu.)
  6. The artist’s undiluted passion for his work was evident in every brushstroke. (Sanatçının işine seyreltilmemiş tutkusu her fırça darbesinde belli oluyordu.)
  7. The undiluted joy on the children’s faces was infectious. (Çocukların yüzündeki seyreltilmemiş mutluluk bulaşıcıydı.)
  8. The undiluted truth is sometimes hard to swallow. (Seyreltilmemiş gerçek bazen kabul etmesi zor olabilir.)
  9. The undiluted power of the storm was terrifying. (Fırtınanın seyreltilmemiş gücü korkunçtu.)
  10. The undiluted arrogance of the CEO was off-putting to many employees. (CEO’nun seyreltilmemiş kibirli tutumu birçok çalışan için rahatsız ediciydi.)
  11. She drank the undiluted vinegar by mistake, and it burned her throat. (Yanlışlıkla seyreltilmemiş sirkeyi içti ve boğazı yandı.)
  12. The undiluted energy of the young athletes was impressive. (Genç sporcuların seyreltilmemiş enerjisi etkileyiciydi.)
  13. The undiluted horror of the movie kept me on the edge of my seat. (Filmin seyreltilmemiş dehşeti beni koltuğumda tuttu.)
  14. The undiluted love between the two characters was the heart of the story. (İki karakter arasındaki seyreltilmemiş aşk hikayenin kalbiydi.)
  15. The undiluted bitterness in his words was hard to ignore. (Sözlerindeki seyreltilmemiş acılık görmezden gelinemezdi
  1. The undiluted determination of the team helped them achieve their goal. (Takımın seyreltilmemiş kararlılığı hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oldu.)
  2. The undiluted beauty of the sunset took our breath away. (Günbatımının seyreltilmemiş güzelliği nefesimizi kesmişti.)
  3. The undiluted talent of the young singer was obvious from the first note. (Genç şarkıcının seyreltilmemiş yeteneği ilk nottan itibaren açıkça belliydi.)
  4. The undiluted dedication of the volunteers made the event a huge success. (Gönüllülerin seyreltilmemiş özverisi etkinliği büyük bir başarıya dönüştürdü.)
  5. The undiluted pain in her eyes was heart-wrenching. (Gözlerindeki seyreltilmemiş acı yürek burkucuydu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.