Undermine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Undermine İle İlgili Cümleler
Undermine kelimesinin Türkçe anlamı: zayıflatmak, sarsmak, güçsüzleştirmek, temelini çürütmek
- The constant criticism of her work began to undermine her confidence. (Eleştirileri, onun özgüvenini sarsmaya başladı.)
- His attempts to undermine her authority were unsuccessful. (Onun otoritesini zayıflatma girişimleri başarısız oldu.)
- The economic sanctions have slowly undermined the country’s stability. (Ekonomik yaptırımlar ülkenin istikrarını yavaşça zayıflattı.)
- The opposition party is trying to undermine the government’s credibility. (Muhalefet partisi hükümetin güvenilirliğini zayıflatmaya çalışıyor.)
- The company’s unethical practices undermine their reputation. (Şirketin etik olmayan uygulamaları, itibarını zayıflatıyor.)
- The lack of proper maintenance is undermining the building’s structural integrity. (Uygun bakım eksikliği, binanın yapısal bütünlüğünü zayıflatıyor.)
- The constant rain has undermined the road’s foundation. (Sürekli yağmur, yolun temelini çürüttü.)
- The scandal has undermined public trust in the government. (Skandal, halkın hükümete olan güvenini zayıflattı.)
- Her constant lies undermined her credibility with her colleagues. (Sürekli yalanları, meslektaşlarındaki güvenilirliğini zayıflattı.)
- The company’s lack of investment in research and development is undermining its competitiveness. (Şirketin araştırma ve geliştirme konusunda yetersiz yatırımı, rekabet gücünü zayıflatıyor.)
- The political unrest is undermining the country’s democracy. (Politik çalkantı, ülkenin demokrasisini zayıflatıyor.)
- The constant interruptions during the meeting undermined its effectiveness. (Toplantı sırasında sürekli kesintiler, etkililiğini azalttı.)
- The company’s decision to lay off employees has undermined employee morale. (Şirketin çalışanları işten çıkarma kararı, çalışanların moralini zayıflattı.)
- The high turnover rate is undermining the company’s stability. (Yüksek devir oranı, şirketin istikrarını zayıflatıyor.)
- The lack of transparency in the government’s decision-making process is undermining public trust. (Hükümetin karar alma sürecinde şeffaflık eksikliği, halkın güvenini zayıflatıyor.)
- The constant noise from the construction site is undermining the residents’ quality of life. (İnşaat alanından sürekli gelen gürültü, sakinlerin yaşam kalitesini zayıflatıyor.)
- The financial crisis undermined the company’s ability to expand. (Mali kriz, şirketin genişleme kabiliyetini zayıflattı.)
18
- The teacher’s lack of control over the classroom is undermining students’ learning experience. (Öğretmenin sınıf üzerindeki kontrol eksikliği, öğrencilerin öğrenme deneyimini zayıflatıyor.)
- The constant distractions from social media are undermining our ability to focus. (Sosyal medyadan sürekli gelen dikkat dağıtıcılar, odaklanma yeteneğimizi zayıflatıyor.)
- The athlete’s injury undermined his performance during the competition. (Sporcunun yaralanması, yarışma sırasındaki performansını zayıflattı.)
Hemen Yorum Yaz