Undermine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undermine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undermine İle İlgili Cümleler

Undermine kelimesinin Türkçe anlamı: zayıflatmak, sarsmak, güçsüzleştirmek, temelini çürütmek

  1. The constant criticism of her work began to undermine her confidence. (Eleştirileri, onun özgüvenini sarsmaya başladı.)
  2. His attempts to undermine her authority were unsuccessful. (Onun otoritesini zayıflatma girişimleri başarısız oldu.)
  3. The economic sanctions have slowly undermined the country’s stability. (Ekonomik yaptırımlar ülkenin istikrarını yavaşça zayıflattı.)
  4. The opposition party is trying to undermine the government’s credibility. (Muhalefet partisi hükümetin güvenilirliğini zayıflatmaya çalışıyor.)
  5. The company’s unethical practices undermine their reputation. (Şirketin etik olmayan uygulamaları, itibarını zayıflatıyor.)
  6. The lack of proper maintenance is undermining the building’s structural integrity. (Uygun bakım eksikliği, binanın yapısal bütünlüğünü zayıflatıyor.)
  7. The constant rain has undermined the road’s foundation. (Sürekli yağmur, yolun temelini çürüttü.)
  8. The scandal has undermined public trust in the government. (Skandal, halkın hükümete olan güvenini zayıflattı.)
  9. Her constant lies undermined her credibility with her colleagues. (Sürekli yalanları, meslektaşlarındaki güvenilirliğini zayıflattı.)
  10. The company’s lack of investment in research and development is undermining its competitiveness. (Şirketin araştırma ve geliştirme konusunda yetersiz yatırımı, rekabet gücünü zayıflatıyor.)
  11. The political unrest is undermining the country’s democracy. (Politik çalkantı, ülkenin demokrasisini zayıflatıyor.)
  12. The constant interruptions during the meeting undermined its effectiveness. (Toplantı sırasında sürekli kesintiler, etkililiğini azalttı.)
  13. The company’s decision to lay off employees has undermined employee morale. (Şirketin çalışanları işten çıkarma kararı, çalışanların moralini zayıflattı.)
  14. The high turnover rate is undermining the company’s stability. (Yüksek devir oranı, şirketin istikrarını zayıflatıyor.)
  15. The lack of transparency in the government’s decision-making process is undermining public trust. (Hükümetin karar alma sürecinde şeffaflık eksikliği, halkın güvenini zayıflatıyor.)
  16. The constant noise from the construction site is undermining the residents’ quality of life. (İnşaat alanından sürekli gelen gürültü, sakinlerin yaşam kalitesini zayıflatıyor.)
  17. The financial crisis undermined the company’s ability to expand. (Mali kriz, şirketin genişleme kabiliyetini zayıflattı.)
    18
  1. The teacher’s lack of control over the classroom is undermining students’ learning experience. (Öğretmenin sınıf üzerindeki kontrol eksikliği, öğrencilerin öğrenme deneyimini zayıflatıyor.)
  2. The constant distractions from social media are undermining our ability to focus. (Sosyal medyadan sürekli gelen dikkat dağıtıcılar, odaklanma yeteneğimizi zayıflatıyor.)
  3. The athlete’s injury undermined his performance during the competition. (Sporcunun yaralanması, yarışma sırasındaki performansını zayıflattı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.