Unable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unable Kelimesinin Anlamı ve Kullanımı

Unable kelimesi, “yapamama, becerememe, yeteneksizlik” anlamlarına gelen bir sıfattır. Genellikle bir görevi yerine getirememe, bir işi başaramama veya bir durumu çözememe gibi durumlarda kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I’m unable to attend the meeting today. (Bugün toplantıya katılamıyorum.)
2. She was unable to finish the race due to an injury. (Bir sakatlık nedeniyle yarışı bitiremedi.)
3. The company was unable to meet its sales targets for the quarter. (Şirket çeyreklik satış hedeflerine ulaşamadı.)
4. He was unable to answer the question correctly. (Soruyu doğru cevaplayamadı.)
5. The children were unable to reach the cookie jar on the top shelf. (Çocuklar, üst raftaki kurabiye kavanozuna ulaşamadılar.)
6. I’m sorry, I’m unable to help you with that. (Üzgünüm, bu konuda sana yardımcı olamıyorum.)
7. The team was unable to score a goal in the first half. (Takım, ilk yarıda bir gol atamadı.)
8. He was unable to convince his boss to give him a raise. (Patronunu zam yapması konusunda ikna edemedi.)
9. She was unable to find her keys in her purse. (Anahtarlarını çantasında bulamadı.)
10. The company was unable to secure funding for the new project. (Şirket, yeni proje için finansman sağlayamadı.)
11. The doctor was unable to save the patient’s life. (Doktor, hastanın hayatını kurtaramadı.)
12. He was unable to keep his promise to finish the project on time. (Proje zamanında bitirme sözünü tutamadı.)
13. The team was unable to overcome their opponents’ strong defense. (Takım, rakibinin güçlü savunmasını aşamadı.)
14. She was unable to control her emotions and started crying. (Duygularını kontrol edemedi ve ağlamaya başladı.)
15. The company was unable to adapt to the changing market conditions. (Şirket, değişen piyasa koşullarına uyum sağlayamadı.)
16. He was unable to understand the instructions and made a mistake. (Talimatları anlayamadı ve bir hata yaptı.)
17. The students were unable to solve the math problem. (Öğrenciler, matematik problemi çözemeyi başaramadılar.)
18. She was unable to attend the concert due to a scheduling conflict. (Planlama çakışması nedeniyle konseri izleyemedi.)
19. The company was unable to deliver the products on time. (Şirket, ürünleri zamanında teslim edemedi.)
20. He was unable to resist the temptation and ate the whole cake. (Tentasyona dayanamadı ve tüm pastayı yedi.)

Devam Eden Örnek Cümleler

21. The team was unable to find a solution to the problem. (Takım, probleme bir çözüm bulamadı.)
22. She was unable to speak the language fluently. (Dili akıcı bir şekilde konuşamadı.)
23. The company was unable to recover from the financial crisis. (Şirket, finansal krizden kurtulamadı.)
24. He was unable to meet the deadline for the project. (Projenin teslim tarihine yetişemedi.)
25. The students were unable to attend the class due to bad weather. (Öğrenciler, kötü hava koşulları nedeniyle derse katılamadılar.)
26. She was unable to find a job in her field. (Alanında iş bulamadı.)
27. The company was unable to compete with its rivals. (Şirket, rakipleriyle rekabet edemedi.)
28. He was unable to control his anger and started shouting. (Öfkesini kontrol edemedi ve bağırmaya başladı.)
29. The team was unable to catch up with the leading team. (Takım, önde giden takımla yetişemeydi.)
30. She was unable to resist the temptation to buy the expensive dress. (Pahalı elbiseyi almaya karşı koyamadı.)
31. The company was unable to satisfy the customers’ demands. (Şirket, müşterilerin taleplerini karşılayamadı.)
32. He was unable to understand the complex instructions. (Karmaşık talimatları anlayamadı.)
33. The students were unable to pass the exam despite studying hard. (Öğrenciler, sıkı çalışmalarına rağmen sınavı geçemediler.)
34. She was unable to attend the party due to a family emergency. (Ailevi bir acil durum nedeniyle partiye katılamadı.)
35. The company was unable to expand its operations to other countries. (Şirket, faaliyetlerini diğer ülkelere genişletmeyi başaramadı.)
36. He was unable to find his way back to the hotel. (Otele geri dönüş yolunu bulamadı.)
37. The team was unable to defend their championship title. (Takım, şampiyonluk unvanını koruyamadı.)
38. She was unable to get over her ex-boyfriend. (Eski erkek arkadaşını unutamadı.)
39. The company was unable to innovate and fell behind its competitors. (Şirket, yenilik yapamadı ve rakiplerinin gerisinde kaldı.)
40. He was unable to resist the peer pressure and started smoking. (Akran baskısına dayanamadı ve sigara içmeye başladı.)