Umbrella İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Umbrella İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Umbrella

Umbrella, Türkçede şemsiye anlamına gelir. Yağmurlu havalarda yağmuru engellemek için kullanılan bir araçtır. İşte, İngilizce cümlelerde “umbrella” kelimesinin kullanımına örnekler:

1. I always carry an umbrella with me when it’s rainy. (Yağmurlu havalarda her zaman yanımda şemsiye taşırım.)
2. The wind blew my umbrella away. (Rüzgar şemsiyemi uzağa sürükledi.)
3. She opened her umbrella to protect herself from the sun. (Güneşten korunmak için şemsiyesini açtı.)
4. I forgot my umbrella at home, now I’m all wet. (Evde şemsiyemi unuttum, şimdi tüm ıslak oldum.)
5. The umbrella’s handle was made of wood. (Şemsiyenin sapı ahşaptan yapılmıştı.)
6. The umbrella salesman set up his booth at the corner of the street. (Şemsiye satıcısı tezgahını sokak köşesinde kurdu.)
7. I had to hold onto my umbrella tightly to prevent it from turning inside out in the wind. (Rüzgarda şemsiyemin ters çevrilmesini önlemek için sıkı sıkıya tutmak zorunda kaldım.)
8. The beach umbrella protected us from the scorching sun. (Plaj şemsiyesi bizi yakıcı güneşten korudu.)
9. My grandmother always carries a lace umbrella with her. (Büyükannem her zaman yanında dantelli bir şemsiye taşır.)
10. He used his umbrella as a walking stick. (Şemsiyesini baston gibi kullandı.)
11. The umbrella had a lovely floral pattern on it. (Şemsiyenin üzerinde hoş bir çiçek deseni vardı.)
12. We had to huddle under one umbrella because it was pouring down rain. (Sağanak yağmur altında tek bir şemsiye altında toplanmak zorunda kaldık.)
13. She twirled her umbrella as she walked down the street. (Sokakta yürürken şemsiyesini çevirdi.)
14. The umbrella was too small to cover both of us, so we got wet. (Şemsiye ikimizi de kapatmak için çok küçüktü, bu yüzden ıslak oldu.)
15. He left his umbrella in the car and got soaked in the rain. (Arabada şemsiyesini unuttu ve yağmurda ıslak oldu.)
16. The handle of the umbrella was decorated with a silver emblem. (Şemsiyenin sapı gümüş bir rozetle süslenmişti.)
17. She propped up her umbrella against the wall and leaned against it. (Şemsiyesini duvara dayadı ve ona yaslandı.)
18. The hotel provided complimentary umbrellas for their guests to use. (Otel misafirleri için ücretsiz şemsiye sağladı.)
19. The umbrella had a broken spoke and wouldn’t open properly. (Şemsiyen

19. The umbrella had a broken spoke and wouldn’t open properly. (Şemsiyenin bir kolu kırıktı ve doğru şekilde açılmıyordu.)
20. He found a forgotten umbrella in the lost and found bin at the train station. (Tren istasyonundaki kayıp eşya kutusunda unutulmuş bir şemsiye buldu.)

Bu örnek cümlelerde “umbrella” kelimesi yağmurlu havalarda, güneşli günlerde, plajda, rüzgarda ve hatta kayıp eşya kutusunda bulunabilecek bir nesne olarak kullanılmıştır.