Truculence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Truculence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Truculence İle İlgili Cümleler (20 Örnek)

Truculence, şiddetli ve saldırgan bir tavır veya davranış sergilemek anlamına gelir. Bu kelime, genellikle bir kişinin ya da hayvanın öfke, hiddet veya kızgınlık gibi olumsuz duygularıyla ilişkilendirilir.

1. His truculence was evident in the way he spoke to his coworkers. (Onun iş arkadaşlarına konuşma şeklinden truculence hissediliyordu.)
2. The bull’s truculence was apparent as he charged towards the matador. (Boğanın matador’a doğru saldırarak gösterdiği truculence açıktı.)
3. The truculence of the rioters was met with tear gas and water cannons. (Ayaklananların truculence’ı göz yaşartıcı gaz ve su topları ile karşılandı.)
4. The truculence in his voice made it clear that he was not interested in negotiating. (Sesiyle yansıttığı truculence, müzakere yapmak istemediğini açıkça ortaya koydu.)
5. The coach was worried about the truculence of the opposing team’s players. (Antrenör, rakip takımın oyuncularının truculence’ından endişeliydi.)
6. The truculence of the pitbull was a warning to anyone who dared to approach him. (Pitbull’un truculence’ı, yanına yaklaşan herkese bir uyarı niteliğindeydi.)
7. The truculence in his eyes was enough to make anyone back off. (Gözlerindeki truculence, herhangi birini geri çekilmeye zorlayacak kadar güçlüydü.)
8. The truculence of the prisoner made it clear that he was not going to cooperate. (Mahkumun truculence’ı, işbirliği yapmayacağını açıkça ortaya koydu.)
9. The truculence of the storm made it clear that it was going to be a rough night. (Fırtınanın truculence’ı, zor bir gece geçireceklerini açıkça ortaya koydu.)
10. The truculence of the tiger was terrifying to behold. (Kaplanın truculence’ı, gözlerden korkunç görünüyordu.)
11. The truculence of the dog was a warning to stay away from his territory. (Köpeğin truculence’ı, onun bölgesinden uzak durulması gerektiğine dair bir uyarıydı.)
12. The truculence of the protestors was met with police brutality. (Protestocuların truculence’ı, polis şiddetiyle karşılandı.)
13. The truculence of the grizzly bear was enough to make anyone run in the opposite direction. (Grizzly ayısının truculence’ı, herhangi birini ters yöne kaçırmaya yeterliydi.)
14. The truculence in his body language made it clear that he was spoiling for a fight. (Vücut dilindeki truculence, bir kavga için tetikte olduğunu açık

15. The truculence of the shark was evident as it circled the boat. (Köpekbalığının botu dolaşmasıyla belirginleşen truculence’ı vardı.)
16. The truculence in his tone made it clear that he was not to be messed with. (Tonundaki truculence, kendisiyle oynanmaması gerektiğini açıkça ortaya koydu.)
17. The truculence of the football fans was met with riot police. (Futbol taraftarlarının truculence’ı, olay polisi tarafından karşılandı.)
18. The truculence of the wild boar made it clear that it was not to be underestimated. (Yaban domuzunun truculence’ı, küçümsenmeyecek kadar güçlüydü.)
19. The truculence of the storm clouds indicated that a severe weather event was imminent. (Fırtına bulutlarının truculence’ı, şiddetli bir hava olayının yakın olduğunu gösteriyordu.)
20. The truculence of the soldier was evident in his battle cry. (Askerin savaş çığlığındaki truculence, açıkça ortaya çıktı.)

(Türkçe çeviriler parantez içinde verilmiştir.)