Trickle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Trickle (sızmak, damlamak) İle İlgili Cümleler:
Trickle, “yavaş yavaş akarak veya düşerek sızmak, damlamak” anlamına gelir.
- The water slowly trickled down the side of the mountain. (Su yavaşça dağın yamacından aşağı sızdı.)
- Tears trickled down her face as she listened to the sad news. (Üzücü haberleri dinlerken gözünden yaşlar süzüldü.)
- The syrup trickled out of the bottle. (Şurup şişeden damlamaya başladı.)
- The rain trickled down the window. (Yağmur pencereden sızıyordu.)
- Sweat trickled down his forehead as he worked in the sun. (Güneşte çalışırken teri alnından süzüldü.)
- The sand trickled through my fingers. (Kum parmaklarımdan süzülüyordu.)
- Time trickled away as we waited for the bus. (Otobüsü beklerken zaman yavaşça geçiyordu.)
- The oil trickled out of the engine. (Yağ motorun içinden sızıyordu.)
- The news trickled slowly through the village. (Haber köyde yavaş yavaş yayıldı.)
- The paint trickled down the wall. (Boya duvardan akıyordu.)
- The river trickled through the rocks. (Nehir kayaların arasından akıyordu.)
- Blood trickled from the wound. (Kan yaradan süzüldü.)
- The sandcastle slowly crumbled as water trickled over it. (Su kumdan kale üzerinden süzülürken yavaşça çöktü.)
- The coffee trickled out of the pot. (Kahve potundan damla damla aktı.)
- The money trickled in slowly at first, but then started to pour in. (Para önce yavaşça gelmeye başladı, sonra akın etmeye başladı.)
- The music trickled out of the speakers. (Müzik hoparlörlerden yavaşça çıktı.)
- The sweat trickled down his back. (Teri sırtından süzüldü.)
- The honey trickled out of the jar. (Bal kavanozdan akıyordu.)
- The information slowly trickled in over the course of several days. (Bilgi birkaç gün boyunca yavaşça geldi.)
- The light trickled through the trees in the forest. (Ormandaki ağaçların arasından ışık süzülüyordu.)
- The sand trickled down the hourglass, marking the passage of time. (Kum saatteki kumlar yavaşça akarken, zamanın geçişini işaret ediyordu.)
- The sweat trickled down her neck as she ran in the hot sun. (Sıcak güneşte koşarken teri boynundan süzüldü.)
- The ink trickled out of the pen and stained the paper. (Mürekkep kalemden akarak kağıdı lekeledi.)
- The oil slowly trickled into the engine, lubricating its parts. (Yağ motorun içine yavaşça aktı, parçalarını yağladı.)
- The sand trickled into the hourglass, counting down the minutes. (Kum saatine kumlar yavaşça doldu, dakikaları geri saydı.)
- The tears trickled down his face as he watched his loved one walk away. (Sevdiği kişinin uzaklaşırken gözünden yaşlar süzüldü.)
- The sound of water trickling in the stream was soothing to her ears. (Derede akan su sesi kulaklarına hoş geliyordu.)
- The snow slowly trickled down from the roof, creating a small pile on the ground. (Kar yavaşça çatıdan süzülerek yerde küçük bir yığın oluşturdu.)
- The juice trickled down her chin as she bit into the ripe fruit. (Olgun meyveye ısırınca meyve suyu çenesinden süzüldü.)
- The wine trickled out of the bottle and into the glass. (Şarap şişeden akarak bardağa doldu.)
Turkish translations:
- Su yavaşça dağın yamacından aşağı sızdı.
- Üzücü haberleri dinlerken gözünden yaşlar süzüldü.
- Şurup şişeden damlamaya başladı.
- Yağmur pencereden sızıyordu.
- Güneşte çalışırken teri alnından süzüldü.
- Kum parmaklarımdan süzülüyordu.
- Otobüsü beklerken zaman yavaşça geçiyordu.
- Yağ motorun içinden sızıyordu.
- Haber köyde yavaş yavaş yayıldı.
- Boya duvardan akıyordu.
- Nehir kayaların arasından akıyordu.
- Kan yaradan süzüldü.
- Su kumdan kale üzerinden süzülürken yavaşça çöktü.
- Kahve potundan damla damla aktı.
- Para önce yavaşça gelmeye başladı, sonra akın etmeye başladı.
- Müzik hoparlörlerden yavaşça çıktı.
- Teri sırtından süzüldü.
- Bal kavanozdan akıyordu.
- Bilgi birkaç gün boyunca yavaşça geldi.
- Ormandaki ağaçların arasından ışık süzülüy
Hemen Yorum Yaz