Muddle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Muddle Nedir?
Muddle, karmaşık ve karışık bir durum veya şey anlamına gelir. Bir şeyin düzenli veya açık bir şekilde yapılmaması durumunda ortaya çıkan karmaşa veya karışıklık da muddle olarak adlandırılabilir.
Örnek Cümleler:
- The paperwork is in a muddle, it’s going to take a while to sort it out. (Kağıt işleri karışık, düzenlemesi biraz zaman alacak.)
- I made a muddle of the recipe and ended up with a burnt cake. (Tarifi karıştırdım ve yanmış bir kekle sonuçlandım.)
- The new employee created a muddle by misfiling important documents. (Yeni çalışan, önemli belgeleri yanlış yerleştirerek bir karışıklık yarattı.)
- The company’s finances were in a muddle after the embezzlement scandal. (Şirketin finansal durumu, zimmet skandalı sonrasında karıştı.)
- The teacher tried to explain the concept, but the students were in a muddle. (Öğretmen, kavramı açıklamaya çalıştı ancak öğrenciler karışıktı.)
- She made a muddle of her presentation by forgetting important details. (Önemli detayları unutarak sunumunu karıştırdı.)
- The party preparations were in a muddle until the event planner arrived. (Parti hazırlıkları, etkinlik planlamacısı gelene kadar karışıktı.)
- The traffic was in a muddle due to the road closure. (Yol kapanması nedeniyle trafik karışıktı.)
- The hotel room was in a muddle after the guests left. (Konuklar ayrıldıktan sonra otel odası karışık kalmıştı.)
- The project was a muddle because of poor communication between team members. (Takım üyeleri arasındaki kötü iletişim nedeniyle proje karışıktı.)
- I was in a muddle about which dress to wear to the party. (Partiye hangi elbiseyi giyeceğim konusunda karıştım.)
- The dog made a muddle of the living room by knocking over the vase. (Köpek, vazoyu devirerek oturma odasını karıştırdı.)
- The schedule was in a muddle due to last-minute changes. (Son dakika değişiklikleri nedeniyle program karıştı.)
- The children made a muddle of the playroom by scattering their toys everywhere. (Çocuklar, oyuncaklarını her yere saçarak oyun odasını karıştırdı.)
- The politician’s comments caused a muddle in the media. (Politikacının yorumları, medyada bir karışıklık yarattı.)
- The party guests created a muddle in the kitchen by leaving dirty dishes everywhere. (Parti misafirleri, kirli bulaşıkları her yere bırakarak mutfağı karıştırdı.)
- The hiker got into a muddle
- She was in a muddle trying to find her keys in her messy purse. (Dağınık çantasında anahtarlarını bulmaya çalışırken karıştı.)
- The game became a muddle when the players didn’t follow the rules. (Oyuncular kuralları takip etmeyince oyun karıştı.)
- The project was a muddle from the start because of the unclear objectives. (Belirsiz hedefler nedeniyle projenin başından beri karışık bir durumdaydı.)
(Türkçe çeviriler kalın ve kırmızı yazılmıştır.)
Hemen Yorum Yaz