Trepidation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Trepidation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Trepidation Nedir?

Trepidation, endişe, korku ve titreme gibi duyguları ifade eden bir İngilizce kelime olarak kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I feel a sense of trepidation about the upcoming exam. (Yaklaşan sınav hakkında bir endişe hissediyorum.)
2. The trepidation in her voice was evident. (Sesindeki korku apaçık belliydi.)
3. He entered the haunted house with trepidation. (Perili eve korkuyla girdi.)
4. She watched the horror movie with trepidation. (Korku filmine ürkek bir şekilde baktı.)
5. His trepidation about flying made him avoid air travel altogether. (Uçuş hakkındaki korkusu onu hava yolculuğundan tamamen kaçırdı.)
6. The thought of speaking in public filled her with trepidation. (Kamuoyu önünde konuşma düşüncesi onu korkuttu.)
7. The trepidation in his heart was palpable as he approached the lion. (Aslana yaklaşırken kalbindeki korku hissedilebilirdi.)
8. The trepidation she felt before her wedding day was understandable. (Düğün gününden önce hissettiği korku anlaşılır.)
9. The trepidation in the child’s eyes showed that he was scared. (Çocuğun gözlerindeki korku onun korktuğunu gösterdi.)
10. Despite her trepidation, she decided to try the new restaurant. (Endişesine rağmen, yeni restoranı denemeye karar verdi.)
11. He walked with trepidation through the dark alley. (Karanlık sokaktan ürkek bir şekilde yürüdü.)
12. The trepidation in his voice betrayed his fear. (Sesindeki endişe korkusunu ele verdi.)
13. She approached the angry dog with trepidation. (Kızgın köpeğe ürkek bir şekilde yaklaştı.)
14. The trepidation in the air was palpable before the storm hit. (Fırtına öncesinde havadaki korku hissedilebilirdi.)
15. Her trepidation about the job interview was understandable. (İş görüşmesi hakkındaki endişesi anlaşılırdı.)
16. He felt a sense of trepidation when he heard the news of the earthquake. (Deprem haberini duyunca bir endişe hissetti.)
17. The trepidation in her heart disappeared when she saw her family waiting for her. (Ailesinin onu beklediğini görünce kalbindeki endişe kayboldu.)
18. The trepidation in the air was replaced by excitement when the band started playing. (Grup çalmaya başlayınca havadaki korku yerini heyecana bıraktı.)
19. Despite her trepidation, she decided to climb the mountain. (Endişesine rağmen, dağa tırmanmaya karar verdi.)
20. He tried to hide his trepidation, but his hands shook uncontrollably. (Korkusunu gizlemeye çalıştı

ama elleri kontrolsüzce titredi.)