Tread İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tread İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tread Kelimesinin Anlamı:

Tread kelimesi, “basamaklamak”, “basıp geçmek” veya “ayakla ezmek” anlamlarına gelir. Ayrıca lastik, ayakkabı veya bot gibi nesnelerin tabanlarında bulunan tutuş sağlayan desenli kısımlarına da tread denir.

Örnek Cümleler:

1. Be careful not to tread on the flowers. (Çiçeklere basmamaya dikkat et.)
2. The marching band treaded down the street. (Marş bandı sokağı basıp geçti.)
3. I could hear his footsteps treading heavily on the stairs. (Basamaklarda ağır adımlarını duyabiliyordum.)
4. She carefully treaded across the icy surface. (Dikkatli bir şekilde buzlu yüzeyde ilerledi.)
5. The car’s tires had good tread. (Arabanın lastikleri iyi tutuşa sahipti.)
6. He treaded the grapes to make wine. (Üzümleri ezerek şarap yaptı.)
7. She treaded on his toes accidentally. (Kazara ayak parmaklarına bastı.)
8. The soldiers treaded through the muddy fields. (Askerler çamurlu tarlalarda ilerledi.)
9. The cat treaded silently across the room. (Kedi sessizce odayı geçti.)
10. He treaded carefully on the thin ice. (İnce buzun üzerinde dikkatli adımlarla ilerledi.)
11. The runner’s shoes had worn out tread. (Koşucunun ayakkabıları aşınmış tabana sahipti.)
12. She treaded water in the pool to stay afloat. (Havuzda su üzerinde kalmak için suya vücudunu kaldırdı.)
13. The workers treaded on the fresh cement to smooth it out. (İşçiler taze betona bastılar ve pürüzsüz hale getirdiler.)
14. The hiker treaded up the steep mountain trail. (Dağcı dik dağ patikasını tırmandı.)
15. The horse’s hooves made a loud tread on the pavement. (Atın nal sesleri kaldırımda yüksek çınlama yaptı.)
16. She treaded on the scale to weigh herself. (Tartıya basarak kendisini ölçtü.)
17. The dog treaded in the mud and got its paws dirty. (Köpek çamurda bastı ve patileri kirlendi.)
18. He treaded on the brakes to stop the car. (Arabayı durdurmak için fren pedalına bastı.)
19. The athlete’s shoes had good grip and tread for running. (Sporcu ayakkabıları koşu için iyi tutuşa ve tabana sahipti.)
20. The toddler treaded carefully on the stairs with her mother’s help. (Annesinin yardımıyla küçük çocuk basamaklarda dikkatli adımlarla ilerledi.)

Tread Kelimesinin Anlamı:

Tread kelimesi, “basamaklamak”, “basıp geçmek” veya “ayakla ezmek” anlamlarına gelir. Ayrıca lastik, ayakkabı veya bot gibi nesnelerin tabanlarında bulunan tutuş sağlayan desenli kısımlarına da tread denir.

Örnek Cümleler:

1. Be careful not to tread on the flowers. (Çiçeklere basmamaya dikkat et.)
2. The marching band treaded down the street. (Marş bandı sokağı basıp geçti.)
3. I could hear his footsteps treading heavily on the stairs. (Basamaklarda ağır adımlarını duyabiliyordum.)
4. She carefully treaded across the icy surface. (Dikkatli bir şekilde buzlu yüzeyde ilerledi.)
5. The car’s tires had good tread. (Arabanın lastikleri iyi tutuşa sahipti.)
6. He treaded the grapes to make wine. (Üzümleri ezerek şarap yaptı.)
7. She treaded on his toes accidentally. (Kazara ayak parmaklarına bastı.)
8. The soldiers treaded through the muddy fields. (Askerler çamurlu tarlalarda ilerledi.)
9. The cat treaded silently across the room. (Kedi sessizce odayı geçti.)
10. He treaded carefully on the thin ice. (İnce buzun üzerinde dikkatli adımlarla ilerledi.)
11. The runner’s shoes had worn out tread. (Koşucunun ayakkabıları aşınmış tabana sahipti.)
12. She treaded water in the pool to stay afloat. (Havuzda su üzerinde kalmak için suya vücudunu kaldırdı.)
13. The workers treaded on the fresh cement to smooth it out. (İşçiler taze betona bastılar ve pürüzsüz hale getirdiler.)
14. The hiker treaded up the steep mountain trail. (Dağcı dik dağ patikasını tırmandı.)
15. The horse’s hooves made a loud tread on the pavement. (Atın nal sesleri kaldırımda yüksek çınlama yaptı.)
16. She treaded on the scale to weigh herself. (Tartıya basarak kendisini ölçtü.)
17. The dog treaded in the mud and got its paws dirty. (Köpek çamurda bastı ve patileri kirlendi.)
18. He treaded on the brakes to stop the car. (Arabayı durdurmak için fren pedalına bastı.)
19. The athlete’s shoes had good grip and tread for running. (Sporcu ayakkabıları koşu için iyi tutuşa ve tabana sahipti.)
20. The toddler treaded carefully on the stairs with her mother’s help. (Annesinin yardımıyla küçük çocuk basamaklarda dikkatli adımlarla ilerledi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.