Totally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Totally
Totally, tamamen veya kesinlikle anlamına gelen bir İngilizce kelime.
Örnek Cümleler:
- I am totally exhausted after running a marathon. (Ben maraton koştuktan sonra tamamen yorgunum.)
- She totally forgot her keys at home. (O, anahtarlarını tamamen evde unuttu.)
- I am totally in love with my new car. (Benim yeni arabama tamamen aşık oldum.)
- He totally aced the exam. (O, sınavda tamamen başarılı oldu.)
- The movie was totally boring. (Film tamamen sıkıcıydı.)
- I am totally against animal cruelty. (Ben hayvanların kötü muamele görmesine tamamen karşıyım.)
- She totally deserves that promotion. (O, o terfiyi tamamen hak ediyor.)
- I am totally into jazz music these days. (Son zamanlarda tamamen caz müziğe merak saldım.)
- He totally destroyed his opponent in the boxing match. (O, boksta rakibini tamamen yok etti.)
- The project is totally feasible within the given timeline. (Proje, verilen süre içinde tamamen mümkündür.)
- The book was totally gripping from start to finish. (Kitap, baştan sona kadar tamamen sürükleyiciydi.)
- I am totally addicted to coffee. (Ben kahveye tamamen bağımlıyım.)
- She totally nailed the presentation. (O, sunumu tamamen başardı.)
- The food was totally delicious. (Yemekler tamamen lezzetliydi.)
- I am totally in favor of reducing carbon emissions. (Ben karbon salınımını azaltmaya tamamen destek veriyorum.)
- He totally ignored my advice and ended up in trouble. (O, benim tavsiyemi tamamen görmezden geldi ve başı belaya girdi.)
- The new album is totally different from their previous work. (Yeni albüm, önceki çalışmalarından tamamen farklıdır.)
- I am totally convinced that she is the right person for the job. (O, iş için doğru kişi olduğuna tamamen ikna oldum.)
- She was totally surprised by the birthday party. (Doğum günü partisinden tamamen şaşırdı.)
- The company’s decision was totally unethical. (Şirketin kararı tamamen etik dışıydı.)
- I am totally confident in my abilities to succeed. (Başarılı olma konusundaki yeteneklerime tamamen güveniyorum.)
- He was totally unprepared for the exam and failed. (Sınava tamamen hazırlıksızdı ve başarısız oldu.)
- The concert was totally worth the ticket price. (Konser, bilet fiyatını tamamen hak ediyordu.)
- I am totally opposed to discrimination in any form. (Herhangi bir şekilde ayrımcılığa tamamen karşıyım.)
- She was totally overwhelmed with joy when she got the news. (O, haberleri aldığında tamamen sevinçten coştu.)
- The storm totally destroyed the small town. (Fırtına, küçük kasabayı tamamen yıktı.)
- I am totally aware of the risks involved in this decision. (Bu kararın içindeki risklerin tamamen farkındayım.)
- He was totally engrossed in his book and didn’t notice the time passing. (O, kitabına tamamen dalmış ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi.)
- The team was totally unified in their efforts to win the championship. (Takım, şampiyonluğu kazanmak için tamamen birleşikti.)
- I am totally grateful for all the help you’ve given me. (Bana verdiğin tüm yardımlar için tamamen minnettarım.)
Hemen Yorum Yaz