Topnotcher İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Topnotcher İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Topnotcher Nedir?

Topnotcher, bir sınav veya yarışmada en yüksek puanı alan kişidir.

1. She studied very hard and became the topnotcher of her class. (O, çok çalıştı ve sınıfının birincisi oldu.)
2. The topnotcher of the competition received a scholarship for his outstanding performance. (Yarışmanın birincisi, üstün performansı nedeniyle bir burs aldı.)
3. As a topnotcher, she was offered a job at a prestigious company right after graduation. (Birincilikle mezun olduğu için, prestijli bir şirkette iş teklif edildi.)
4. He was disappointed to learn that he wasn’t the topnotcher in the exam. (Sınavda birincilik kazanamadığı için hayal kırıklığına uğradı.)
5. The topnotcher of the spelling bee received a standing ovation from the audience. (Diksiyon yarışmasının birincisi, seyircilerden ayakta alkışlandı.)
6. Being a topnotcher requires dedication and hard work. (Birincilik kazanmak, özveri ve çalışma gerektirir.)
7. The school was proud to announce that one of its students had become the topnotcher in the national science quiz. (Okul, öğrencilerinden birinin ulusal bilim yarışmasında birinci olduğunu duyurmaktan gurur duydu.)
8. Her parents were ecstatic when they found out that she had become the topnotcher in the board exams. (O, sınavda birinci olduğunu öğrendiklerinde, ebeveynleri çok sevinçliydi.)
9. The topnotcher of the math Olympiad was invited to meet the president of the country. (Matematik olimpiyatının birincisi, ülkenin cumhurbaşkanıyla tanışmak üzere davet edildi.)
10. She had always dreamed of becoming the topnotcher in the university entrance exam, and her dream finally came true. (Üniversite sınavında birincilik kazanmak her zaman hayal ettiği bir şeydi ve nihayet hayali gerçekleşti.)
11. Despite being a topnotcher, he remained humble and continued to work hard. (Birincilik kazanmasına rağmen, mütevazi kaldı ve çalışmaya devam etti.)
12. The topnotcher of the English proficiency test was invited to teach a class at the language center. (İngilizce yeterlilik sınavının birincisi, dil merkezinde bir sınıf öğretmek üzere davet edildi.)
13. He was proud of his daughter for being the topnotcher in the music competition. (Kızının müzik yarışmasında birinci olmasından gurur duyuyordu.)
14. The topnotcher of the art exhibit won a cash prize and a medal for his exceptional artwork. (Sanat sergisinin birincisi, olağanüstü sanat eseri nedeniyle bir para ödülü ve madalya kazandı.)
15. The school organized a special assembly to honor the topnotchers in the national exams. (Okul,

milli sınavlarda birincilik kazananları onurlandırmak için özel bir tören düzenledi.)
16. She had to work hard and make sacrifices to become the topnotcher in the bar exams. (Bar sınavında birinci olmak için çalışması ve fedakarlık yapması gerekiyordu.)

17. The topnotcher of the history quiz impressed everyone with his vast knowledge and excellent memory. (Tarih yarışmasının birincisi, geniş bilgisi ve mükemmel hafızasıyla herkesi etkiledi.)
18. Despite facing tough competition, she emerged as the topnotcher of the science fair. (Zorlu rekabetle karşı karşıya olmasına rağmen, bilim fuarının birincisi olarak çıktı.)
19. The topnotchers of the academic decathlon were awarded medals and certificates of excellence. (Akademik decathlon’un birincilerine mükemmeliyet madalyaları ve sertifikaları verildi.)
20. His parents were overjoyed when he became the topnotcher in the medical board exams. (Tıp sınavında birincilik kazandığında, ebeveynleri çok sevinçliydi.)