Tolerable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tolerable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tolerable

Türkçe Anlamı: Kabul edilebilir, katlanılabilir, hoşgörülebilir.

1. The pain is tolerable, I can manage it. (Ağrı katlanılabilir, yönetebilirim.)
2. The noise from the construction site was barely tolerable. (İnşaat alanındaki gürültü ancak hoşgörülebilirdi.)
3. His behavior towards his colleagues was not tolerable. (Meslektaşlarına karşı davranışı kabul edilemezdi.)
4. The hotel room was tolerable but not luxurious. (Otel odası kabul edilebilir ama lüks değil.)
5. I find spicy food tolerable, but my friend can’t handle it. (Baharatlı yiyecekler kabul edilebilir buluyorum, ama arkadaşım bunu kaldıramıyor.)
6. The delay was tolerable, we still made it to the airport on time. (Gecikme hoşgörülebilir, hala zamanında havaalanına yetiştik.)
7. His excuse for not attending the meeting was barely tolerable. (Toplantıya katılmama bahanesi neredeyse kabul edilemezdi.)
8. The air conditioning was not working properly, but it was tolerable with the windows open. (Klima düzgün çalışmıyordu, ancak pencereler açık olduğunda hoşgörülebilirdi.)
9. The movie was tolerable, but not worth watching again. (Film kabul edilebilirdi, ancak tekrar izlemeye değmezdi.)
10. The taste of the medicine was tolerable, but not pleasant. (İlacın tadı kabul edilebilirdi, ancak hoş değildi.)
11. The traffic was tolerable during the weekend, but unbearable during rush hour. (Hafta sonu trafik hoşgörülebilirdi, ancak yoğun saatlerde dayanılmazdı.)
12. The distance between the hotel and the conference center was tolerable. (Otel ile konferans merkezi arasındaki mesafe kabul edilebilirdi.)
13. The behavior of the children was not tolerable in the library. (Çocukların davranışı kütüphanede kabul edilemezdi.)
14. The amount of work given to me was tolerable, I can finish it on time. (Bana verilen iş miktarı kabul edilebilirdi, zamanında bitirebilirim.)
15. The taste of the food was tolerable, but the portion size was too small. (Yemeğin tadı kabul edilebilirdi, ancak porsiyon boyutu çok küçüktü.)
16. The heat was barely tolerable, we had to stay in the shade. (Sıcaklık neredeyse kabul edilemezdi, gölgede kalmak zorunda kaldık.)
17. The noise from the street was tolerable, but it was difficult to sleep. (Sokaktaki gürültü hoşgörülebilirdi, ancak uyumak zordu.)
18. The amount of homework given to the students was tolerable. (Öğrencilere verilen ev ödevi miktarı

19. The speaker’s accent was tolerable, but some people had difficulty understanding him. (Konuşmacının aksanı kabul edilebilirdi, ancak bazı insanlar onu anlamakta zorlandı.)
20. The price of the shirt was tolerable, so I decided to buy it. (Gömleğin fiyatı kabul edilebilirdi, bu yüzden satın almaya karar verdim.)