Tiredly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tiredly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tiredly İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Yorgun bir şekilde, bitkin bir halde

  1. I walked tiredly to the couch and collapsed onto it. (Yorgun bir şekilde kanepeye yürüdüm ve üzerine çöktüm.)
  2. She yawned tiredly as she worked late into the night. (Gece geç saatlere kadar çalışırken yorgun bir şekilde esnedi.)
  3. He spoke tiredly, his voice barely above a whisper. (Yorgun bir şekilde konuştu, sesi neredeyse fısıltıdan daha azdı.)
  4. The athlete finished the race tiredly, barely able to stand. (Sporcu yorgun bir şekilde yarışı bitirdi, neredeyse ayakta duramıyordu.)
  5. She sighed tiredly and leaned back in her chair. (Yorgun bir şekilde iç çekti ve sandalyesine yaslandı.)
  6. The students trudged tiredly up the hill on their way to school. (Öğrenciler okula giderken yorgun bir şekilde tepeye tırmandılar.)
  7. He rubbed his eyes tiredly and tried to focus on his work. (Yorgun bir şekilde gözlerini ovuşturdu ve işine odaklanmaya çalıştı.)
  8. She moved slowly and tiredly, her energy drained. (Enerjisi tükenmiş olan, yavaş ve yorgun bir şekilde hareket etti.)
  9. He breathed tiredly, struggling to catch his breath after the long run. (Uzun koşudan sonra nefes nefese kalarak yorgun bir şekilde nefes aldı.)
  10. She slumped tiredly in her seat, wishing she could go home. (Eve gitmek isteyen, yorgun bir şekilde koltuğuna çöktü.)
  11. He spoke tiredly, his words barely audible. (Sözcükleri neredeyse duyulamayan, yorgun bir şekilde konuştu.)
  12. She dragged her feet tiredly as she walked down the street. (Yorgun bir şekilde ayaklarını sürükleyerek sokaktan yürüdü.)
  13. He typed tiredly on his computer, struggling to stay awake. (Uyanık kalmak için mücadele ederek bilgisayarında yorgun bir şekilde yazı yazdı.)
  14. She shuffled tiredly through the papers on her desk, trying to stay focused. (Odaklanmaya çalışarak masasındaki kağıtların arasında yorgun bir şekilde kaydı.)
  15. He nodded tiredly, unable to keep his eyes open any longer. (Gözlerini daha fazla açamayan, yorgun bir şekilde başını salladı.)
  16. She sighed tiredly and rubbed her temples, trying to ease the headache. (Baş ağrısını hafifletmeye çalışarak şapır şupur yorgun bir şekilde iç çekti.)
  17. He trudged tiredly through the snow, his feet heavy with exhaustion. (Yorgunluktan ağırlaşan ayaklarıyla karın içinde yorgun bir şekilde yürüdü.)
    18
  1. She stared tiredly at the computer screen, her mind numb from hours of work. (Saatlerce çalışmaktan beyni uyuşan, bilgisayar ekranına yorgun bir şekilde baktı.)
  2. He yawned tiredly and leaned his head back on the pillow. (Yorgun bir şekilde esnedi ve başını yastığa yasladı.)
  3. She shuffled tiredly into the kitchen, her eyes half-closed from exhaustion. (Yorgunluktan yarı kapalı gözleriyle mutfağa sürünerek girdi.)

Türkçe Karşılıkları: Yorgun bir şekilde, bitkin bir halde

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.