Tiredly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Tiredly İle İlgili Cümleler
Türkçe Anlamı: Yorgun bir şekilde, bitkin bir halde
- I walked tiredly to the couch and collapsed onto it. (Yorgun bir şekilde kanepeye yürüdüm ve üzerine çöktüm.)
- She yawned tiredly as she worked late into the night. (Gece geç saatlere kadar çalışırken yorgun bir şekilde esnedi.)
- He spoke tiredly, his voice barely above a whisper. (Yorgun bir şekilde konuştu, sesi neredeyse fısıltıdan daha azdı.)
- The athlete finished the race tiredly, barely able to stand. (Sporcu yorgun bir şekilde yarışı bitirdi, neredeyse ayakta duramıyordu.)
- She sighed tiredly and leaned back in her chair. (Yorgun bir şekilde iç çekti ve sandalyesine yaslandı.)
- The students trudged tiredly up the hill on their way to school. (Öğrenciler okula giderken yorgun bir şekilde tepeye tırmandılar.)
- He rubbed his eyes tiredly and tried to focus on his work. (Yorgun bir şekilde gözlerini ovuşturdu ve işine odaklanmaya çalıştı.)
- She moved slowly and tiredly, her energy drained. (Enerjisi tükenmiş olan, yavaş ve yorgun bir şekilde hareket etti.)
- He breathed tiredly, struggling to catch his breath after the long run. (Uzun koşudan sonra nefes nefese kalarak yorgun bir şekilde nefes aldı.)
- She slumped tiredly in her seat, wishing she could go home. (Eve gitmek isteyen, yorgun bir şekilde koltuğuna çöktü.)
- He spoke tiredly, his words barely audible. (Sözcükleri neredeyse duyulamayan, yorgun bir şekilde konuştu.)
- She dragged her feet tiredly as she walked down the street. (Yorgun bir şekilde ayaklarını sürükleyerek sokaktan yürüdü.)
- He typed tiredly on his computer, struggling to stay awake. (Uyanık kalmak için mücadele ederek bilgisayarında yorgun bir şekilde yazı yazdı.)
- She shuffled tiredly through the papers on her desk, trying to stay focused. (Odaklanmaya çalışarak masasındaki kağıtların arasında yorgun bir şekilde kaydı.)
- He nodded tiredly, unable to keep his eyes open any longer. (Gözlerini daha fazla açamayan, yorgun bir şekilde başını salladı.)
- She sighed tiredly and rubbed her temples, trying to ease the headache. (Baş ağrısını hafifletmeye çalışarak şapır şupur yorgun bir şekilde iç çekti.)
- He trudged tiredly through the snow, his feet heavy with exhaustion. (Yorgunluktan ağırlaşan ayaklarıyla karın içinde yorgun bir şekilde yürüdü.)
18
- She stared tiredly at the computer screen, her mind numb from hours of work. (Saatlerce çalışmaktan beyni uyuşan, bilgisayar ekranına yorgun bir şekilde baktı.)
- He yawned tiredly and leaned his head back on the pillow. (Yorgun bir şekilde esnedi ve başını yastığa yasladı.)
- She shuffled tiredly into the kitchen, her eyes half-closed from exhaustion. (Yorgunluktan yarı kapalı gözleriyle mutfağa sürünerek girdi.)
Türkçe Karşılıkları: Yorgun bir şekilde, bitkin bir halde
Hemen Yorum Yaz