Tinhorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tinhorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tinhorn Nedir?

Tinhorn, Türkçe karşılığı “kendini beğenmiş, küçük ve önemsiz kişi” olan bir İngilizce kelimedir. Tinhorn aynı zamanda “özü sözü bir olmayan, kendini bir şey sanan kişi” anlamında da kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. The tinhorn mayor thinks he can run the whole town by himself. (Tinhorn belediye başkanı, tüm kasabayı kendi başına yönetebileceğini sanıyor.)
  2. Don’t listen to him, he’s just a tinhorn trying to act like a big shot. (Ona kulak asma, o sadece kendini önemli sanan biri.)
  3. The tinhorn gambler lost all his money at the poker table. (Tinhorn kumarbaz, tüm parasını poker masasında kaybetti.)
  4. The tinhorn dictator tried to control everything, but the people wouldn’t stand for it. (Tinhorn diktatör her şeyi kontrol etmeye çalıştı, ancak insanlar buna izin vermedi.)
  5. That tinhorn businessman doesn’t know anything about running a company. (O tinhorn işadamı, bir şirketi yönetme konusunda hiçbir şey bilmiyor.)
  6. The tinhorn actor thought he was a big star, but he couldn’t even get a small role. (Tinhorn oyuncu, kendini büyük bir yıldız sanıyordu, ancak küçük bir rol bile alamadı.)
  7. The tinhorn reporter wrote a biased article that was full of lies. (Tinhorn muhabir, yalan dolu önyargılı bir makale yazdı.)
  8. Don’t be such a tinhorn and admit when you’re wrong. (Kendini beğenmiş olma ve yanlış olduğunu kabul et.)
  9. The tinhorn coach didn’t know how to motivate his team to win. (Tinhorn antrenör, takımını kazanmaya motive etmenin yolunu bilmiyordu.)
  10. The tinhorn politician promised the world, but never delivered. (Tinhorn politikacı dünyayı vaat etti, ancak hiçbir zaman yerine getirmedi.)
  11. The tinhorn musician couldn’t play a single note on the piano. (Tinhorn müzisyen, piyanoda tek bir nota bile çalamadı.)
  12. The tinhorn lawyer couldn’t win a case to save his life. (Tinhorn avukat, hayatını kurtarmak için dava kazanamadı.)
  13. That tinhorn artist thinks he’s the next Picasso, but he can’t even draw a straight line. (O tinhorn sanatçı, kendini bir sonraki Picasso sanıyor, ancak düz bir çizgi bile çizemiyor.)
  14. The tinhorn chef burned the soup and ruined the dinner. (Tinhorn şef, çorbayı yakarak yemeği mahvetti.)
  15. The tinhorn athlete talked a big game, but he couldn’t back it up on the field. (Tinhorn sporcu, büyük bir

oyun hakkında konuştu, ancak sahada bunu destekleyemedi.)
16. The tinhorn director didn’t know how to tell a good story on screen. (Tinhorn yönetmen, ekranda iyi bir hikaye anlatmanın yolunu bilmiyordu.)

  1. The tinhorn investor lost all his money in a bad stock deal. (Tinhorn yatırımcı, kötü bir hisse senedi anlaşmasında tüm parasını kaybetti.)
  2. That tinhorn teacher couldn’t even control his own classroom. (O tinhorn öğretmen, kendi sınıfını bile kontrol edemiyordu.)
  3. The tinhorn fashion designer had no sense of style whatsoever. (Tinhorn moda tasarımcısının hiçbir stil duyarlılığı yoktu.)
  4. Don’t be a tinhorn and try to do everything by yourself. Ask for help when you need it. (Kendini beğenmiş olma ve her şeyi tek başına yapmaya çalışma. İhtiyacın olduğunda yardım iste.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.