Tight İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tight İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tight İle İlgili Cümleler

Tight, sıkı, dar ve sıkıca bağlı anlamlarına gelir.

1. My pants are too tight, I need a bigger size. (Pantolonlarım çok dar, daha büyük beden lazım.)
2. I tied the knot tight so it wouldn’t come undone. (Düğümü sıkı bağladım ki çözülmesin.)
3. The lid on the jar is so tight, I can’t open it. (Kavanozdaki kapağı çok sıkı, açamıyorum.)
4. She hugged her child tight and wouldn’t let go. (Çocuğunu sıkı sıkıya sarıldı ve bırakmadı.)
5. The deadline is tight, we need to work faster. (Son teslim tarihi yakın, daha hızlı çalışmamız gerekiyor.)
6. He was wearing a tight shirt that showed off his muscles. (Kaslarını gösteren dar bir gömlek giyiyordu.)
7. The race was so tight that it ended in a tie. (Yarış çok çekişmeliydi ve beraberlikle sonuçlandı.)
8. The security at the airport is tight due to recent terrorist threats. (Son terör tehditleri nedeniyle havaalanındaki güvenlik sıkıdır.)
9. I held the rope tight so we wouldn’t fall. (Düşmemek için ipi sıkı tuttum.)
10. The budget is tight this month, so we need to be careful with our spending. (Bu ay bütçe sıkı, harcamalarımıza dikkat etmemiz gerekiyor.)
11. She has a tight schedule and doesn’t have time for a break. (Çok yoğun bir programı var ve mola için zamanı yok.)
12. The rope was wound tight around the tree. (İp ağaca sıkıca sarılmıştı.)
13. The race for first place is tight, with only a few seconds separating the competitors. (Birinci olmak için yarış çok çekişmeli, yarışmacıları sadece birkaç saniye ayırıyor.)
14. The dress was too tight around the waist. (Elbise belde çok dar.)
15. The security guard held his grip tight on the suspect. (Güvenlik görevlisi şüphelinin üzerinde sıkı sıkıya durdu.)
16. The ship sailed through the tight passage between the cliffs. (Gemi kayalıklar arasındaki dar

yol boyunca seyretti.)
17. The muscles in his arm felt tight after lifting weights. (Ağırlık kaldırdıktan sonra kolundaki kaslar sıkı hissetti.)

18. The lid was screwed on tight to prevent leaks. (Sızıntıları önlemek için kapağı sıkıca vidaladık.)
19. The band played a tight set, impressing the audience. (Grup sıkı bir performans sergiledi ve izleyicileri etkiledi.)
20. He had a tight grip on the steering wheel while driving in heavy traffic. (Yoğun trafiğe rağmen direksiyonu sıkıca tutuyordu.)

Özetle, tight kelimesi sıkı, dar, sıkıca bağlı anlamlarına gelir ve farklı bağlamlarda kullanılabilir.