Throttle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Throttle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Throttle Nedir?

Throttle, bir aracın hızını azaltmak veya kontrol altında tutmak için kullanılan bir mekanizmadır. Motorlu araçlarda gaz kelebeği üzerindeki bir cihaz olarak kullanılır. Elektronik cihazlarda ise veri trafiğini düzenlemek veya işlem hızını kontrol etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. I had to throttle the engine to prevent it from overheating. (Motorun aşırı ısınmasını önlemek için gazı kısmak zorunda kaldım.)
2. The internet provider throttled my connection speed. (İnternet sağlayıcım bağlantı hızımı kıstı.)
3. The pilot had to throttle the airplane’s speed during landing. (Pilot, iniş sırasında uçağın hızını azaltmak zorunda kaldı.)
4. The traffic was moving too quickly, so I had to throttle my bike. (Trafik çok hızlı ilerliyordu, bu yüzden bisikletimin hızını azaltmak zorunda kaldım.)
5. The company decided to throttle production to avoid excess inventory. (Şirket, fazla stok oluşumunu önlemek için üretimi kısmaya karar verdi.)
6. The wrestler had to throttle his opponent to win the match. (Güreşçi, maçı kazanmak için rakibini boğmak zorunda kaldı.)
7. The manager decided to throttle back on spending to reduce costs. (Yönetici, maliyetleri azaltmak için harcamaları kısmaya karar verdi.)
8. The teacher had to throttle the students’ excitement before starting the exam. (Öğretmen, sınav başlamadan önce öğrencilerin heyecanını azaltmak zorunda kaldı.)
9. The government plans to throttle carbon emissions to combat climate change. (Hükümet, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için karbon emisyonlarını kısmayı planlıyor.)
10. The cyclist had to throttle her speed while going uphill. (Bisikletçi, yokuş yukarı çıkarken hızını azaltmak zorunda kaldı.)
11. The company decided to throttle its competitors by lowering prices. (Şirket, rakiplerini fiyatları düşürerek zayıflatmaya karar verdi.)
12. The captain had to throttle the ship’s engines to avoid a collision. (Kaptan, bir çarpışmayı önlemek için geminin motorlarını yavaşlatmak zorunda kaldı.)
13. The coach told the player to throttle his aggression on the field. (Antrenör, oyuncuya sahada agresyonunu azaltmasını söyledi.)
14. The police had to throttle the crowd to prevent a riot. (Polis, bir isyanı önlemek için kalabalığı bastırmak zorunda kaldı.)
15. The computer program had to throttle the amount of data it processed to avoid crashing. (Bilgisayar programı, çökmemek için işlediği veri miktarını kısmak zor

  1. The hiker had to throttle her pace to keep up with her less experienced companion. (Yürüyüşçü, daha az deneyimli arkadaşıyla ayak uydurabilmek için tempoyu azaltmak zorunda kaldı.)
  2. The factory had to throttle its production to comply with environmental regulations. (Fabrika, çevresel düzenlemelere uyum sağlamak için üretimini kısmak zorunda kaldı.)
  3. The musician had to throttle the volume of his guitar to avoid disturbing the neighbors. (Müzisyen, komşuları rahatsız etmemek için gitarının sesini kısmak zorunda kaldı.)
  4. The driver had to throttle the car’s speed to avoid hitting the animal on the road. (Sürücü, yoldaki hayvana çarpmamak için aracın hızını azaltmak zorunda kaldı.)
  5. The company had to throttle the release of its new product due to unexpected technical issues. (Şirket, beklenmedik teknik sorunlar nedeniyle yeni ürününün piyasaya çıkışını geciktirmek zorunda kaldı.)

(Türkçe çeviriler kalın ve siyah yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.