Tear İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Tear İle İlgili Cümleler
Anlam: Gözyaşı, yırtmak
Örnek Cümleler:
- She shed a tear when she heard the news. (O, haberleri duyunca gözyaşı döktü.)
- The baby’s tearful cries broke my heart. (Bebek ağlayarak kalbimi kırdı.)
- I accidentally tore my shirt on a nail. (Kazara gömleğimi bir çivide yırttım.)
- Tears of joy streamed down her face as she held her newborn. (Yeni doğan bebeğini tutarken yüzünden mutluluk gözyaşları aktı.)
- The actor’s emotional performance brought tears to the audience’s eyes. (Aktörün duygusal performansı seyircilerin gözlerinde yaşarmaya neden oldu.)
- She wiped away her tears and tried to smile. (Gözyaşlarını sildi ve gülümsemeye çalıştı.)
- The wind was so strong that it tore the flag. (Rüzgar o kadar güçlüydü ki bayrağı yırttı.)
- I need to tear this page out of the notebook. (Bu sayfayı defterden çıkarmam gerekiyor.)
- The angry customer tore into the salesperson for the poor service. (Öfkeli müşteri, kötü hizmet için satış elemanına yüklendi.)
- She felt a tear in her muscle after exercising too much. (Çok fazla egzersiz yaptıktan sonra kasında bir yırtık hissetti.)
- Tears welled up in her eyes as she read the sad story. (Üzücü hikayeyi okurken gözlerinde yaşlar birikti.)
- I accidentally tore the wrapping paper while trying to open the gift. (Hediyeyi açmaya çalışırken kağıdı yanlışlıkla yırttım.)
- She couldn’t hold back her tears when she saw her childhood home. (Çocukluk evini görünce gözyaşlarını tutamadı.)
- The movie’s tragic ending left many viewers in tears. (Filmin trajik sonu, birçok izleyiciyi gözyaşlarına boğdu.)
- The loud thunderclap made me tear up in surprise. (Yüksek şimşek sesi beni şaşırtarak gözlerimi yaşarttı.)
- He tore apart the letter in anger. (Mektubu öfkeyle parçaladı.)
- She ripped her dress while dancing vigorously. (Hızlıca dans ederken elbisesini yırttı.)
- The emotional reunion brought tears to everyone’s eyes. (Duygusal buluşma herkesin gözlerini yaşarttı.)
- The surgeon had to tear through the muscle to reach the damaged organ. (Cerrah, hasarlı organa ulaşmak için kası yırtmak zorunda kaldı.)
- The sight of the beautiful sunset made her tearful. (Güzel günbatımı manzarası onu gözyaşlarına boğdu.)
- The actor couldn’t help but tear up during his emotional acceptance speech. (Aktör, duygusal kabul konuşması sırasında göz yaşlarına engel olamadı.)
- She had tears in her eyes as she said goodbye to her best friend. (En iyi arkadaşına veda ederken gözlerinde yaşlar vardı.)
- The dog tore apart the pillow while playing with it. (Köpek, onunla oynarken yastığı parçalara ayırdı.)
- The little girl’s tears were quickly dried when her mother gave her a hug. (Küçük kızın gözyaşları, annesi ona sarıldığında hızlıca kurudu.)
- The storm tore down several trees in the neighborhood. (Fırtına mahallede birkaç ağacı devirdi.)
- The tear in the seam of her shirt was easily fixed with a needle and thread. (Gömleğindeki dikişteki yırtık, iğne ve iplikle kolayca tamir edildi.)
- The teacher was moved to tears by the thoughtful gift from her students. (Öğretmen, öğrencilerinin düşünceli hediyesinden duygusal olarak etkilendi.)
- He felt a tear in his eye when he saw his long-lost childhood friend. (Kaybolmuş çocukluk arkadaşını gördüğünde gözünde bir yaş hissetti.)
- The paper tore easily because it was so thin. (Kağıt, o kadar ince olduğu için kolayca yırtıldı.)
- The sad movie made her tear up multiple times. (Üzücü film, onun birden çok kez göz yaşlarına boğulmasına neden oldu.)
Hemen Yorum Yaz