Convolute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Convolute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Convolute (Sarmak, Dolamak)

Convolute kelimesi sarmak, dolamak, karmakarışık yapmak anlamlarına gelmektedir. İngilizce cümlelerde kullanımına örnekler aşağıda verilmiştir:

  1. The wires were convoluted, making it difficult to untangle them. (Kablolar karmakarışık olduğu için onları çözmek zordu.)
  2. The DNA molecule is convoluted into a double helix structure. (DNA molekülü çift sarmal yapıya karmakarışık hale getirilir.)
  3. The plot of the movie was convoluted and hard to follow. (Filmin hikayesi karmakarışık ve takip etmesi zordu.)
  4. She convoluted the ribbon around the gift. (Hediye etrafındaki şeridi sardı.)
  5. The maze was convoluted and confusing. (Labirent karmakarışık ve kafa karıştırıcıydı.)
  6. The politician’s speech was convoluted and lacked clarity. (Politikacının konuşması karmakarışık ve netlikten yoksundu.)
  7. The fabric was convoluted and difficult to work with. (Kumaş karmakarışık ve işlemesi zordu.)
  8. The plot of the novel was convoluted, with many unexpected twists and turns. (Romanın hikayesi karmakarışık ve birçok beklenmedik döneme sahipti.)
  9. The rope was convoluted around the tree trunk. (İp ağaç gövdesi etrafında sarmalandı.)
  10. The professor’s lecture was convoluted and hard to understand. (Profesörün dersi karmakarışık ve anlaması zordu.)
  11. The roads in the city were convoluted and confusing. (Şehirdeki yollar karmakarışık ve kafa karıştırıcıydı.)
  12. The plot of the play was convoluted and difficult to follow. (Oyunun hikayesi karmakarışık ve takip etmesi zordu.)
  13. The artist convoluted the wire into a sculpture. (Sanatçı tel parçalarını bir heykele dönüştürdü.)
  14. The novel’s plot was convoluted and required the reader’s full attention. (Romanın hikayesi karmakarışık ve okuyucunun tam dikkatini gerektiriyordu.)
  15. The branches were convoluted and intertwined. (Dallar karmakarışık ve birbirine dolanmıştı.)
  16. The company’s financial records were convoluted and difficult to understand. (Şirketin finansal kayıtları karmakarışık ve anlaşılması zordu.)
  17. The plot of the movie was convoluted, but the ending was worth it. (Filmin hikayesi karmakarışık olsa da sonuçta değerdi.)
  18. The wires were convoluted, but with patience, they were untangled. (Kablolar karmakarışık olsa da sabırla çöz
  1. The artist convoluted the strands of hair into an intricate design. (Sanatçı saç tellerini karmaşık bir tasarıma dönüştürdü.)
  2. The detective had to unravel the convoluted plot of the murder case. (Dedektif, cinayet davasının karmaşık hikayesini çözmek zorunda kaldı.)

Türkçe Karşılıklar:

  • Sarmak
  • Dolamak
  • Karmakarışık yapmak
  • Sarılık, dolanıklık
  • İşin içinden çıkılmaz hale getirmek.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.