Swell İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Swell İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Swell ile İlgili Cümleler

Swell, Türkçe karşılığı ile “dalga” anlamına gelir. İngilizce cümlelerde kullanım örnekleri aşağıdaki gibi verilebilir:

1. The swell of the ocean was impressive. (Okyanusun dalgalanması etkileyiciydi.)
2. The musician’s popularity began to swell after her hit song. (Müzisyenin popülaritesi, hit şarkısından sonra artmaya başladı.)
3. The swelling in his ankle was getting worse. (Ayak bileğindeki şişlik giderek kötüleşiyordu.)
4. The swell in the river caused the boat to rock back and forth. (Nehirdeki dalgalanma, teknenin ileri geri sallanmasına neden oldu.)
5. The audience cheered at the swell of the music. (Müziğin yükselişiyle birlikte seyirciler alkışladı.)
6. The beach was empty except for the occasional swell. (Sadece ara sıra gelen dalgalardan başka plaj boştu.)
7. The injury caused a noticeable swell in his knee. (Sakatlık dizinde belirgin bir şişlik oluşturdu.)
8. The swell of laughter filled the room. (Kahkahanın yükselişi odayı doldurdu.)
9. The ship rode the swell of the sea with ease. (Gemi, denizdeki dalgalanmayı kolaylıkla aştı.)
10. The swell of emotion in her voice made me believe her. (Sesindeki duygusal dalgalanma, ona inanmama neden oldu.)
11. The sea swell made it difficult for the swimmer to reach the shore. (Deniz dalgalanması, yüzücünün kıyıya ulaşmasını zorlaştırdı.)
12. The excitement caused a swell of energy in the room. (Heyecan, odada bir enerji dalgası yarattı.)
13. The wound caused a painful swell on his arm. (Yara, kolunda acı veren bir şişliğe neden oldu.)
14. The swell in the air pressure indicated a storm was coming. (Hava basıncındaki artış, bir fırtınanın geleceğini gösterdi.)
15. The surfer rode the swell of the wave with skill. (Sörfçü, dalganın yükselişini beceriyle kullandı.)
16. The swelling of her belly indicated that she was pregnant. (Karnındaki şişkinlik, hamile olduğunu gösteriyordu.)
17. The music reached a swell and then abruptly stopped. (Müzik yükseldi ve sonra aniden durdu.)
18. The doctor recommended ice to reduce the swell. (Doktor, şişliği azaltmak için buz önerdi.)
19. The swell of the tide caused the water to reach the boardwalk. (Gelgitin yükselmesi, suyun ahşap yürüyüş yoluna ulaşmasına neden oldu.)
20. The actor’s popularity continued to swell with each new role. (Oyuncunun popülaritesi,

her yeni rolle birlikte artmaya devam etti.)