Surreptitious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Surreptitious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Surreptitious

Surreptitious, gizli, saklı ve çekingen anlamlarına gelir. Bir şeyin farkında olmayan kişilerin dikkatini çekmeden, gizlice yapılan bir şeyi tanımlamak için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. She took a surreptitious glance at her phone to check the time. (Saatine bakmak için gizlice telefonuna baktı.)
2. He made a surreptitious exit from the party to avoid saying goodbye to everyone. (Herkesle vedalaşmaktan kaçınmak için partiden gizlice çıktı.)
3. The spy made a surreptitious attempt to steal the top secret documents. (Casus, üst gizli belgeleri çalmak için gizli bir girişimde bulundu.)
4. The cat made a surreptitious move towards the mouse. (Kedi, fareye doğru gizlice bir adım attı.)
5. The thief made a surreptitious entrance into the house through the window. (Hırsız, pencereden evin içine gizlice girdi.)
6. She made a surreptitious attempt to copy her friend’s homework. (Arkadaşının ödevini kopyalamak için gizlice bir girişimde bulundu.)
7. He made a surreptitious deal with his business partner. (İş ortağıyla gizli bir anlaşma yaptı.)
8. The photographer took a surreptitious photo of the celebrity. (Fotoğrafçı, ünlünün gizlice bir fotoğrafını çekti.)
9. She made a surreptitious escape from the boring meeting. (Sıkıcı toplantıdan gizlice kaçtı.)
10. The hacker made a surreptitious attempt to access the company’s confidential files. (Hacker, şirketin gizli dosyalarına gizlice erişmeye çalıştı.)
11. He gave her a surreptitious wink during the meeting. (Toplantı sırasında ona gizlice göz kırptı.)
12. The children made a surreptitious plan to sneak out of the house. (Çocuklar, evden gizlice çıkmak için gizli bir plan yaptılar.)
13. She made a surreptitious phone call to her ex-boyfriend. (Eski sevgilisine gizlice bir telefon görüşmesi yaptı.)
14. The employees made a surreptitious complaint to their boss about the working conditions. (Çalışma koşulları hakkında patronlarına gizlice şikayet ettiler.)
15. He made a surreptitious attempt to peek through the keyhole. (Kilit deliğinden gizlice gözetmeye çalıştı.)
16. The politician made a surreptitious deal with a foreign government. (Politikacı, yabancı bir hükümetle gizli bir anlaşma yaptı.)
17. She made a surreptitious attempt to steal her neighbor’s newspaper. (Komşusunun gazetesini çalmak için gizlice bir girişimde bulundu.)
18. The student made a surreptitious attempt to cheat on the exam. (Sınava hile yapmak için gizlice

bir girişimde bulundu.)
19. He made a surreptitious gesture to his friend to indicate that he needed help. (Arkadaşına yardımına ihtiyacı olduğunu belirtmek için gizlice bir hareket yaptı.)

20. The criminal made a surreptitious escape from the police station. (Suçlu, polis karakolundan gizlice kaçtı.)