Sumptuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sumptuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sumptuous Nedir?

Sumptuous, “şatafatlı” veya “lüks” anlamına gelen bir sıfattır.

Sumptuous İle İlgili Cümleler:

1. The sumptuous palace was filled with gold and marble. (Şatafatlı saray altın ve mermerle doluydu.)
2. She wore a sumptuous gown for the charity ball. (Hayırseverlik balosu için şatafatlı bir elbise giydi.)
3. The hotel’s sumptuous breakfast buffet was a feast for the eyes and stomach. (Otelin şatafatlı kahvaltı büfesi göz ve mide için bir ziyafetti.)
4. The sumptuous feast included delicacies from all over the world. (Şatafatlı ziyafet dünya genelinden lezzetleri içeriyordu.)
5. The actress lived in a sumptuous mansion overlooking the ocean. (Aktris, okyanusa bakan şatafatlı bir malikânda yaşıyordu.)
6. The king’s coronation was a sumptuous affair, with parades and fireworks. (Kralın taç giyme töreni, geçit törenleri ve havai fişeklerle şatafatlı bir etkinlikti.)
7. The hotel’s sumptuous spa offered a range of treatments and services. (Otelin şatafatlı spa’sı çeşitli tedaviler ve hizmetler sunuyordu.)
8. The wedding reception was held in a sumptuous ballroom decorated with flowers and candles. (Düğün resepsiyonu çiçeklerle ve mumlarla süslenmiş şatafatlı bir baloda yapıldı.)
9. The sumptuous yacht sailed smoothly through the crystal-clear waters. (Şatafatlı yat berrak sularda pürüzsüzce ilerledi.)
10. The sumptuous artwork was displayed in a grand exhibition hall. (Şatafatlı sanat eseri büyük bir sergi salonunda sergilendi.)
11. The millionaire’s sumptuous lifestyle included exotic cars and luxurious vacations. (Milyonerin şatafatlı yaşam tarzı egzotik arabalar ve lüks tatilleri içeriyordu.)
12. The bride wore a sumptuous veil that trailed behind her as she walked down the aisle. (Gelin, yürürken arkasında kalan şatafatlı bir duvak taktı.)
13. The sumptuous restaurant offered a variety of gourmet dishes. (Şatafatlı restoran birçok gurme yemeği sunuyordu.)
14. The palace’s sumptuous gardens were filled with rare flowers and exotic trees. (Sarayın şatafatlı bahçeleri nadir çiçekler ve egzotik ağaçlarla doluydu.)
15. The sumptuous chandelier in the ballroom sparkled in the light. (Balodaki şatafatlı avize ışıkta parladı.)
16. The sumptuous hotel suite had a balcony with a stunning view of the city. (Şatafatlı otel süiti şehrin nefes kesen manzaralı bir balkona sahipti.)
17. The sumptuous curtains in the

dining room were made of luxurious silk. (Yemek odasındaki şatafatlı perdeler lüks ipekten yapılmıştı.)
18. The sumptuous leather armchairs in the library were perfect for reading. (Kütüphanedeki şatafatlı deri koltuklar okumak için mükemmeldi.)

19. The sumptuous wedding cake was decorated with intricate sugar flowers. (Şatafatlı düğün pastası karmaşık şeker çiçekleriyle süslenmişti.)
20. The sumptuous hotel lobby featured marble floors and a grand staircase. (Şatafatlı otel lobisi mermer zeminlere ve büyük bir merdivene sahipti.)