Subtle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Subtle Nedir?
Subtle, Türkçe karşılığı “hemen göze çarpmayan” veya “anlaşılması zor olan” anlamlarına gelen bir İngilizce kelime.
Örnek cümleler:
- The color difference between the two shirts is subtle. (İki gömlek arasındaki renk farkı hafif.)
- The joke had a subtle humor that only a few people understood. (Şaka, sadece birkaç kişinin anlayabileceği ince bir mizah içeriyordu.)
- The music had a subtle melody that was relaxing. (Müzikte rahatlatıcı olan ince bir melodi vardı.)
- She wore a subtle perfume that smelled great. (Harika kokan hafif bir parfüm sürdü.)
- The artist used subtle brushstrokes to create a beautiful painting. (Sanatçı, güzel bir tablo oluşturmak için ince fırça darbeleri kullandı.)
- The changes made to the recipe were subtle but improved the taste. (Tarifte yapılan değişiklikler hafif ama tatı iyileştirdi.)
- The movie had subtle messages that made the audience think. (Film, izleyicileri düşündüren ince mesajlar içeriyordu.)
- The politician made a subtle reference to his opponent’s mistakes. (Politikacı, rakibinin hatalarına ince bir gönderme yaptı.)
- The room was decorated with subtle colors that created a peaceful atmosphere. (Oda, huzurlu bir atmosfer yaratan hafif renklerle dekore edildi.)
- The writer used subtle symbolism throughout the book. (Yazar, kitap boyunca ince sembolizm kullanmıştı.)
- The teacher used a subtle approach to encourage her students to participate. (Öğretmen, öğrencilerini katılmaya teşvik etmek için ince bir yaklaşım kullandı.)
- The perfume had a subtle scent that lasted all day. (Parfüm, tüm gün süren hafif bir koku içeriyordu.)
- The design had subtle details that made it unique. (Tasarımı benzersiz kılan ince detaylar vardı.)
- The comedian used subtle irony in his jokes. (Komedyen, şakalarında ince bir ironi kullandı.)
- The restaurant had a subtle ambiance that made it perfect for a romantic dinner. (Restoranda romantik bir yemek için uygun hafif bir atmosfer vardı.)
- The play had a subtle twist that surprised the audience. (Oyun, izleyicileri şaşırtan hafif bir sürpriz içeriyordu.)
- The artist’s use of color was subtle yet effective. (Sanatçının renk kullanımı hafif ama etkiliydi.)
- The singer’s voice had a subtle vibrato that added emotion to the song. (Şarkıcının sesinde, şarkıya duygu katan hafif bir vibrato vardı.)
- The speaker made a subtle point about the importance of education. (Konuşmac
, eğitimin önemiyle ilgili ince bir noktaya değindi.)
20. The novel had a subtle ending that left the reader thinking. (Romanın sonu, okuyucuyu düşündüren ince bir sonuçla bitti.)
Türkçe Karşılıklar:
- Hafif
- İnce
- Anlaşılması zor
- Belli belirsiz
- Fark edilmeyen
- Gizli
- Göze çarpmayan
- Derinlikli
- Sezdirmeden
- Sakin
- Görmezden gelinen
- Nüanslı
- İşaret eden
- Simgesel
- Alınganlık yaratmayan
- İşlek
- Efendice
- Gösterişsiz
- Dolaysız
- Altta yatan
Hemen Yorum Yaz