Strenuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strenuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strenuously Nedir?

Strenuously, İngilizce bir sıfattır ve “yoğun bir şekilde çaba sarf ederek, şiddetle veya güçlü bir şekilde yapılan” anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. She strenuously denied any involvement in the theft. (O, hırsızlıkla ilgisi olmadığını şiddetle reddetti.)
2. The athletes trained strenuously for months before the competition. (Sporcular yarışmadan önce aylar boyunca yoğun bir şekilde antrenman yaptılar.)
3. The lawyer argued strenuously for his client’s innocence. (Avukat, müvekkilinin suçsuzluğu için güçlü bir şekilde savundu.)
4. The company strenuously denied the accusations of corruption. (Şirket, yolsuzluk iddialarını şiddetle reddetti.)
5. He worked strenuously to complete the project on time. (Proje zamanında tamamlanması için o yoğun bir şekilde çalıştı.)
6. The firefighters fought the blaze strenuously for hours. (İtfaiyeciler yangına saatler boyunca şiddetle mücadele ettiler.)
7. The team defended their lead strenuously until the end of the game. (Takım, oyunun sonuna kadar önde olmalarını şiddetle savundu.)
8. The students studied strenuously for their final exams. (Öğrenciler final sınavları için yoğun bir şekilde çalıştılar.)
9. She argued her case strenuously in court. (Mahkemede davasını güçlü bir şekilde savundu.)
10. The hikers climbed the mountain strenuously, but the view was worth it. (Yürüyüşçüler dağa yoğun bir şekilde tırmandılar, ama manzara buna değdi.)
11. The company worked strenuously to meet the deadline for the new product launch. (Şirket, yeni ürün lansmanı için zamanında teslim olmak için yoğun bir şekilde çalıştı.)
12. He strove strenuously to improve his performance at work. (İşi performansını artırmak için şiddetle çabaladı.)
13. The team trained strenuously for the upcoming match. (Takım, yaklaşan maç için yoğun bir şekilde antrenman yaptı.)
14. The artist painted the mural strenuously for several days. (Sanatçı, duvar resmini birkaç gün boyunca şiddetle boyadı.)
15. The company CEO defended the company’s reputation strenuously in the media. (Şirket CEO’su, şirketin itibarını medyada şiddetle savundu.)
16. The dancers practiced the routine strenuously to get it right. (Dansçılar, rutini doğru yapmak için yoğun bir şekilde pratik yaptılar.)
17. The politician campaigned strenuously for his party’s platform. (Politikacı, partisinin platformu için şiddetle kampanya yürüttü.)
18. The surgeon worked strenuously to save the patient’s life. (Cerrah, hastanın hayatını kurt

armak için yoğun bir şekilde çalıştı.)
19. The researcher studied strenuously to find a cure for the disease. (Araştırmacı, hastalığın tedavisi için yoğun bir şekilde çalıştı.)

20. The coach pushed the team strenuously during practice to improve their performance. (Antrenör, takımın performansını artırmak için antrenman sırasında onlara yoğun bir şekilde zorladı.)

Türkçe Karşılıkları ile Örnek Cümleler:

1. She strenuously denied any involvement in the theft. (O, hırsızlıkla ilgisi olmadığını şiddetle reddetti.)
2. The athletes trained strenuously for months before the competition. (Sporcular yarışmadan önce aylar boyunca yoğun bir şekilde antrenman yaptılar.)
3. The lawyer argued strenuously for his client’s innocence. (Avukat, müvekkilinin suçsuzluğu için güçlü bir şekilde savundu.)
4. The company strenuously denied the accusations of corruption. (Şirket, yolsuzluk iddialarını şiddetle reddetti.)
5. He worked strenuously to complete the project on time. (Proje zamanında tamamlanması için o yoğun bir şekilde çalıştı.)
6. The firefighters fought the blaze strenuously for hours. (İtfaiyeciler yangına saatler boyunca şiddetle mücadele ettiler.)
7. The team defended their lead strenuously until the end of the game. (Takım, oyunun sonuna kadar önde olmalarını şiddetle savundu.)
8. The students studied strenuously for their final exams. (Öğrenciler final sınavları için yoğun bir şekilde çalıştılar.)
9. She argued her case strenuously in court. (Mahkemede davasını güçlü bir şekilde savundu.)
10. The hikers climbed the mountain strenuously, but the view was worth it. (Yürüyüşçüler dağa yoğun bir şekilde tırmandılar, ama manzara buna değdi.)
11. The company worked strenuously to meet the deadline for the new product launch. (Şirket, yeni ürün lansmanı için zamanında teslim olmak için yoğun bir şekilde çalıştı.)
12. He strove strenuously to improve his performance at work. (İşi performansını artırmak için şiddetle çabaladı.)
13. The team trained strenuously for the upcoming match. (Takım, yaklaşan maç için yoğun bir şekilde antrenman yaptı.)
14. The artist painted the mural strenuously for several days. (Sanatçı, duvar resmini birkaç gün boyunca şiddetle boyadı.)
15. The company CEO defended the company’s reputation strenuously in the media. (Şirket CEO’su, şirketin itibarını medyada şiddetle savundu.)
16. The dancers practiced the routine strenuously to get it right. (Dansçılar, rutini doğru yapmak için yoğun bir şekilde pratik yaptılar.)
17. The politician campaigned strenuously for his party