Strait İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strait İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Straight Kelimesinin Anlamı ve Örnek Cümleler

Türkçe Anlamı: düz, doğru, açık, samimi gibi anlamlara gelen bir İngilizce kelime.

1. I always like to be straight with my friends. (Arkadaşlarımla her zaman samimi olmayı severim.)
2. The road was so straight that we could see the end from where we were. (Yol o kadar düzgündü ki neredeyse sonunu görebiliyorduk.)
3. She looked at me straight in the eyes and said, “I don’t believe you.” (Bana doğruca gözlerime bakarak, “Sana inanmıyorum” dedi.)
4. He always speaks straight to the point without beating around the bush. (O, her zaman işin özüne odaklanarak açıklama yapar.)
5. The arrow flew straight and hit the target. (Ok düzgün bir şekilde uçtu ve hedefi vurdu.)
6. You need to hold the steering wheel straight while driving. (Sürerken direksiyonu düzgün tutmanız gerekiyor.)
7. I can’t do this math problem because I’m not good at straight calculations. (Ben doğru hesaplamalar konusunda iyi olmadığım için bu matematik problemi yapamıyorum.)
8. I need to get my life straight before I can start a new relationship. (Yeni bir ilişki başlatmadan önce hayatımı düzene sokmam gerekiyor.)
9. The company’s financial statements need to be straight and clear for the shareholders to understand. (Hisse sahiplerinin anlayabilmesi için şirketin mali tabloları düzgün ve açık olmalıdır.)
10. He has a straight nose and sharp eyes. (O, düz bir burun ve keskin gözlere sahip.)
11. She went straight to the store after work to buy groceries. (İşten sonra doğrudan markete giderek alışveriş yaptı.)
12. I’m not sure if I can give you a straight answer right now. (Şu anda size doğru bir cevap verebileceğimden emin değilim.)
13. The soldier stood straight and tall during the ceremony. (Asker törende dik ve uzun durdu.)
14. I want to make sure we’re on the straight and narrow before we start this

15. I need to straighten up my room before my parents come home. (Ebeveynlerim eve gelmeden önce odamı düzeltmem gerekiyor.)
16. She walked straight past me without saying a word. (Bana bir kelime bile söylemeden doğrudan yanımdan geçti.)
17. The detective followed a straight path to the suspect’s location. ( Dedektif, şüphelinin yerine doğru bir yol izledi.)
18. I can’t believe you’re not being straight with me about this. (Bana bu konuda dürüst olmadığına inanamıyorum.)
19. He has a straight-A average in school. (Okulda not ortalaması A olan bir öğrenci.)
20. I love my hair when it’s straight, but I usually wear it curly. (Saçlarımı düzken seviyorum, ama genellikle kıvırcık olarak kullanıyorum.)