Strain İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Strain Nedir?
Strain, zorlama, gerilme, gerginlik veya baskı anlamına gelen bir İngilizce kelime olarak kullanılır.
Örnek Cümleler:
- The strain on the rope was too much for it to bear. (Halat üzerindeki gerilme dayanacak kadar fazla değildi.)
- The constant strain of working overtime was starting to take a toll on his health. (Sürekli fazla mesai yapmanın yarattığı baskı sağlığına zarar vermeye başlamıştı.)
- She felt a strain in her ankle after running for an hour. (Bir saat koştuğu için bileğinde bir gerilme hissetti.)
- The strain on the bridge caused it to collapse. (Köprüdeki gerginlik onun çökmesine sebep oldu.)
- The relationship between them was under a lot of strain due to their conflicting schedules. (Zamanlama farklılıkları nedeniyle aralarındaki ilişki büyük bir gerilim altındaydı.)
- The musician’s voice was starting to show signs of strain after singing for two hours. (Müzisyenin sesi iki saat şarkı söylemenin ardından gerilmeye başlamıştı.)
- The company was under a lot of strain due to the economic recession. (Ekonomik durgunluk nedeniyle şirket büyük bir baskı altındaydı.)
- The strain on his face was evident as he tried to lift the heavy box. (Ağır kutuyu kaldırmaya çalışırken yüzündeki gerilim açıktı.)
- The strain on the engine caused it to stall. (Motor üzerindeki baskı onun durmasına neden oldu.)
- The strain in his voice made it clear that he was upset. (Sesindeki gerilim onun üzgün olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.)
- The bridge was designed to withstand a certain amount of strain. (Köprü belirli bir miktarda gerilmeyi kaldırmak için tasarlandı.)
- The athlete felt a strain in his leg muscle during the race. (Sporcu yarış sırasında bacağındaki kasında bir gerilme hissetti.)
- The relationship was under a lot of strain because of their constant arguing. (Sürekli tartışmaları nedeniyle ilişki büyük bir baskı altındaydı.)
- The strain on the team was evident as they tried to meet their deadline. (Süresi dolmak üzere olan teslim tarihini karşılamaya çalışırken takımdaki gerilim açıktı.)
- The strain on his back caused him to seek medical attention. (Sırtındaki gerilim onun tıbbi yardım aramasına neden oldu.)
- The strain in his eyes indicated that he was tired. (Gözlerindeki gerilim onun yorgun olduğunu gösteriyordu.)
- The company was feeling the strain of increased competition. (Artan rekabetin yarattığı baskı şirkette hissediliyordu.)
- The strain on the power grid caused a blackout
- The strain on her finances made it difficult for her to pay her bills on time. (Maddi durumundaki baskı faturalarını zamanında ödemesini zorlaştırdı.)
- The strain on the team’s morale was palpable after their loss. (Mağlubiyetlerinin ardından takımın moralindeki baskı hissedilebilirdi.)
(Türkçe karşılıklar koyulduğu için İngilizce cümlelerin kalın yazılması gereksizdir.)
Hemen Yorum Yaz