Stiffly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stiffly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stiffly Nedir?

Stiffly, “sert bir şekilde” veya “katı bir şekilde” anlamına gelen bir zarftır. Bir kişinin tutumu veya bir nesnenin duruşu sert ve katı bir şekilde olabilir.

Örnek cümleler:

  1. She walked stiffly across the room, her back straight as a rod. (Sırtı çubuk gibi düzgün olacak şekilde odanın karşısına sert bir şekilde yürüdü.)
  2. The old man sat stiffly in his chair, barely moving. (Yaşlı adam sertçe sandalyesinde oturdu, neredeyse hareket etmedi.)
  3. The door opened stiffly, making a loud creaking noise. (Kapı sert bir şekilde açıldı, yüksek bir çıtırtı sesi çıkardı.)
  4. He spoke stiffly, with a formal tone that suggested he was uncomfortable. (Resmi bir tonla konuşarak, rahat olmadığını düşündüren bir sertlikle konuştu.)
  5. The soldier stood stiffly at attention, his eyes focused straight ahead. (Asker sert bir şekilde dikkatle durdu, gözleri düz önlerindeydi.)
  6. The cat walked stiffly, as if it were in pain. (Kedi sert bir şekilde yürüdü, sanki acı çekiyormuş gibi.)
  7. The old book had stiffly bound pages that were difficult to turn. (Eski kitabın sertçe bağlanmış sayfaları, çevirmesi zordu.)
  8. She greeted me stiffly, without a smile or any warmth in her voice. (Beni sert bir şekilde karşıladı, hiçbir gülümseme veya sıcaklık yoktu sesinde.)
  9. The dress was made of stiff fabric that didn’t move easily. (Elbise, kolayca hareket etmeyen sert bir kumaştan yapılmıştı.)
  10. The old car bounced stiffly down the bumpy road. (Eski araba çalkantılı yoldan sert bir şekilde sallandı.)
  11. The dancers moved stiffly at first, but then they loosened up and became more fluid. (Dansçılar önce sert bir şekilde hareket ettiler, ama sonra gevşediler ve daha akıcı hale geldiler.)
  12. His muscles felt stiffly after the intense workout. (Yoğun antrenmandan sonra kasları sert bir şekilde hissetti.)
  13. The tree branches were stiffly covered in ice after the winter storm. (Kış fırtınasından sonra ağaç dalları sert bir şekilde buzla kaplıydı.)
  14. The actor played the role of a stiffly formal butler in the play. (Aktör oyunun sert bir şekilde resmi uşağı rolünü oynadı.)
  15. The team marched stiffly onto the field, determined to win the game. (Takım sert bir şekilde sahaya yürüdü, maçı kazanmaya kararlıydı.)
  16. The door handle was stiffly stuck and wouldn’t turn. (Kapı kolu sert bir şekilde takıldı ve

çevirilemedi.)
17. The flowers had stiffly pointed petals that almost looked like needles. (Çiçeklerin sertçe uçlu taç yaprakları, neredeyse iğne gibi görünüyordu.)

  1. The coach gave a stiffly worded speech before the game, urging his players to give it their all. (Antrenör, oyundan önce sert bir şekilde söz veren bir konuşma yaptı, oyuncularını her şeyi vermeleri için teşvik etti.)
  2. The jacket was stiffly starched, making it uncomfortable to wear. (Ceket sert bir şekilde nişasta ile sıvandığından giymesi rahatsızdı.)
  3. The statue stood stiffly in the middle of the park, a tribute to a long-forgotten hero. (Heykel parkın ortasında sert bir şekilde duruyordu, unutulmuş bir kahramana bir övgüydü.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.