Stagnant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stagnant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stagnant

Stagnant, Türkçe’de “durgun” anlamına gelir. Bir şeyin hareketsiz veya ilerlemeyen olduğunu ifade eder.

Örnek cümleler:

1. The water in the pond has become stagnant. (Mavi renkli İngilizce cümle: Göldeki su durgunlaştı.)
2. The stagnant economy is causing unemployment. (Durgun ekonomi işsizliğe sebep oluyor.)
3. Without innovation, your business will become stagnant. (Yenilik olmadan işiniz durgun hale gelecek.)
4. The air in the closed room felt stagnant. (Kapalı odadaki hava durgun hissettirdi.)
5. The company’s sales growth has been stagnant for the last two years. (Şirketin satış büyümesi son iki yıldır durgun kalmıştır.)
6. The stagnant water is a breeding ground for mosquitoes. (Durgun su sivrisineklerin üreme alanıdır.)
7. The stagnant atmosphere at work was suffocating. (İş yerindeki durgun atmosfer boğucuydu.)
8. The team’s performance has been stagnant lately. (Takımın performansı son zamanlarda durgun kalmıştır.)
9. The economy is in a stagnant state due to the pandemic. (Ekonomi pandemiden dolayı durgun bir durumda.)
10. The stagnant pond was covered with algae. (Durgun göl yosunlarla kaplıydı.)
11. The stagnant pool had a foul odor. (Durgun havuz kötü bir koku yayıyordu.)
12. The stagnant traffic made us late for the meeting. (Durgun trafik toplantıya geç kalmamıza neden oldu.)
13. The stagnant water supply led to a shortage of drinking water. (Durgun su kaynağı içme suyu sıkıntısına yol açtı.)
14. The stagnant career of the employee led to frustration. (Çalışanın durgun kariyeri hayal kırıklığına yol açtı.)
15. The stagnant river was no longer able to support the fish population. (Durgun nehir artık balık nüfusunu destekleyemiyordu.)
16. The stagnant market conditions caused the company to go bankrupt. (Durgun piyasa koşulları şirketin iflasına neden oldu.)
17. The stagnant air in the room made it difficult to breathe. (Odadaki durgun hava nefes almamızı zorlaştırdı.)
18. The stagnant educational system needs reform. (Durgun eğitim sistemi reforma ihtiyaç duyuyor.)
19. The stagnant project needed a new direction. (Durgun proje yeni bir yöne ihtiyaç duyuyordu.)
20. The stagnant pond was a breeding ground for bacteria. (Durgun göl bakterilerin üreme alanıydı.)

21. The stagnant career path led him to search for new opportunities. (Durgun kariyer yolu, onun yeni fırsatlar aramasına neden oldu.)
22. The stagnant stock market has been discouraging investors. (Durgun hisse senedi piyasası yatırımcıları caydırmıştır.)
23. The stagnant weather patterns have caused droughts in the region. (Durgun hava koşulları bölgede kuraklıklara neden oldu.)
24. The stagnant pool was a hazard for children. (Durgun havuz çocuklar için tehlike arz ediyordu.)
25. The stagnant job market made it difficult for graduates to find employment. (Durgun iş piyasası mezunların iş bulmasını zorlaştırdı.)
26. The stagnant traffic flow caused frustration among commuters. (Durgun trafik akışı, yolcular arasında frustrasyona neden oldu.)
27. The stagnant lake had no fish due to lack of oxygen. (Durgun göl, oksijen eksikliği nedeniyle balık yoktu.)
28. The stagnant project lacked motivation and enthusiasm. (Durgun proje motivasyon ve heves eksikliğiyle karşı karşıyaydı.)
29. The stagnant company culture needed a change. (Durgun şirket kültürü değişime ihtiyaç duyuyordu.)
30. The stagnant river water was polluted and not safe for swimming. (Durgun nehir suyu kirliydi ve yüzme için güvenli değildi.)