Spurn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spurn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spurn

Spurn, “reddetmek” veya “geri çevirmek” anlamına gelen bir fiildir.

Örnek cümleler:

1. She decided to spurn his proposal and break up with him. (Onun teklifini reddetmeye ve ondan ayrılmaya karar verdi.)
2. The company spurned the offer from their competitor. (Şirket, rakiplerinin teklifini geri çevirdi.)
3. He felt spurned by his friends when they didn’t invite him to the party. (Arkadaşları onu partiye davet etmeyince kendisini reddedilmiş hissetti.)
4. The politician spurned the media’s attempts to interview him. (Politikacı, medyanın kendisini röportaj yapmak için çabalarını geri çevirdi.)
5. The artist spurned the opportunity to collaborate with a famous musician. (Sanatçı, ünlü bir müzisyenle işbirliği yapma fırsatını reddetti.)
6. She spurned his advances and made it clear she wasn’t interested. (Onun tekliflerini geri çevirdi ve ilgilenmediğini açıkça belirtti.)
7. The team spurned the chance to win the championship by losing their final game. (Takım, son maçlarını kaybederek şampiyonluğu kazanma şansını geri çevirdi.)
8. He spurned his parents’ advice and made a reckless decision. (Ebeveynlerinin tavsiyesini reddetti ve dengesiz bir karar aldı.)
9. The company spurned the idea of going public and decided to stay private. (Şirket, halka açılmak fikrini reddetti ve özel kalmaya karar verdi.)
10. The actress spurned the role because it didn’t align with her values. (Oyuncu, rolü değerleriyle örtüşmediği için reddetti.)
11. He felt spurned by society because of his unconventional lifestyle. (Geleneksel olmayan yaşam tarzı nedeniyle toplum tarafından reddedildiğini hissetti.)
12. The company spurned the job applicant because of his lack of experience. (Şirket, adayın deneyimsizliği nedeniyle onu reddetti.)
13. She spurned the gift because she didn’t want to owe him anything. (Hediyeyi reddetti çünkü ona bir şey borçlu olmak istemedi.)
14. The politician spurned the support of a controversial group. (Politikacı, tartışmalı bir gruptan gelen desteği reddetti.)
15. The athlete spurned the opportunity to cheat and chose to play fair. (Sporcu, hile yapma fırsatını reddetti ve dürüst oynamayı tercih etti.)
16. He felt spurned by the university when they rejected his application. (Başvurusunu reddettiklerinde üniversite tarafından reddedilmiş hissetti.)
17. The company spurned the idea of outsourcing their production. (Şirket, üretimlerini dış kaynak kullanarak yapma

fikrini reddetti.)
18. She spurned his apology and refused to forgive him. (Onun özrünü geri çevirdi ve affetmeyi reddetti.)

19. The community spurned the idea of building a new factory near their homes. (Topluluk, evlerine yakın yeni bir fabrika inşa etme fikrini reddetti.)
20. The organization spurned the donations from a controversial figure. (Organizasyon, tartışmalı bir figürün bağışlarını geri çevirdi.)