Soberly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Soberly
Soberly, Türkçe’de “ağırbaşlı bir şekilde” anlamına gelir.
İşte 20 örnek cümle:
- Soberly dressed in a suit and tie, he walked into the interview room. (Ağırbaşlı bir şekilde giyinmiş, takım elbiseli olarak mülakat odasına girdi.)
- She spoke soberly about the challenges ahead. (Önündeki zorluklar hakkında ağırbaşlı bir şekilde konuştu.)
- After the accident, the driver was soberly reminded of the importance of safe driving. (Kaza sonrasında sürücü, güvenli sürüşün önemini ağırbaşlı bir şekilde hatırlatıldı.)
- The CEO addressed the shareholders soberly about the company’s financial situation. (CEO, şirketin mali durumu hakkında hissedarlarına ağırbaşlı bir şekilde hitap etti.)
- She approached the situation soberly, carefully considering all the possible outcomes. (Olaya ağırbaşlı bir şekilde yaklaşarak, tüm olası sonuçları dikkatlice değerlendirdi.)
- He answered the questions soberly, without giving away any unnecessary information. (Soruşturmaya ağırbaşlı bir şekilde cevap vererek, gereksiz bilgi vermeden.)
- The judge listened soberly to the defendant’s testimony. (Hakim, sanığın tanıklığını ağırbaşlı bir şekilde dinledi.)
- The news anchor reported the tragic events soberly and with great respect. (Haber sunucusu, trajik olayları saygın bir şekilde ve ağırbaşlı bir şekilde rapor etti.)
- She handled the criticism soberly, taking it as an opportunity to improve. (Eleştiriyi ağırbaşlı bir şekilde ele alarak, kendisini geliştirme fırsatı olarak gördü.)
- He spoke soberly at the funeral, paying his respects to the deceased. (Cenazede ağırbaşlı bir şekilde konuşarak, ölüye saygısını gösterdi.)
- The coach addressed the team soberly, emphasizing the importance of teamwork. (Antrenör, takıma ağırbaşlı bir şekilde hitap ederek, takım çalışmasının önemini vurguladı.)
- She approached the problem soberly, breaking it down into smaller, manageable parts. (Soruna ağırbaşlı bir şekilde yaklaşarak, daha küçük ve yönetilebil
- He watched the situation soberly, without rushing to make any decisions. (Durumu ağırbaşlı bir şekilde izleyerek, herhangi bir karar almaya acele etmedi.)
- The lawyer presented the case soberly, sticking to the facts and avoiding emotional appeals. (Avukat, gerçeklere sadık kalarak ve duygusal çağrılardan kaçınarak davayı ağırbaşlı bir şekilde sunmuştu.)
- She accepted the compliment soberly, thanking the person and moving on with the conversation. (Övgüyü ağırbaşlı bir şekilde kabul ederek, kişiye teşekkür etti ve konuşmaya devam etti.)
- The doctor spoke soberly to the patient about their diagnosis, offering them options for treatment. (Doktor, hastaya teşhisleri hakkında ağırbaşlı bir şekilde konuşarak, tedavi seçenekleri sunmuştu.)
- She approached the decision soberly, weighing the pros and cons before making a choice. (Karara ağırbaşlı bir şekilde yaklaşarak, bir seçim yapmadan önce avantajları ve dezavantajları tarttı.)
- The soldier spoke soberly about the dangers of war, drawing on his own experiences. (Asker, savaşın tehlikeleri hakkında kendi deneyimlerinden yararlanarak ağırbaşlı bir şekilde konuştu.)
- The manager addressed the staff soberly, outlining the company’s future plans. (Yönetici, şirketin gelecek planlarını belirleyerek personelle ağırbaşlı bir şekilde hitap etti.)
- She listened soberly to her friend’s problems, offering support and advice. (Arkadaşının sorunlarını ağırbaşlı bir şekilde dinleyerek, destek ve tavsiyeler sunmuştu.)
Hemen Yorum Yaz