İntercept İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntercept İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Intercept:

Intercept, İngilizce’de “kesişme, engelleme veya durdurma” anlamına gelir. Bu kelime, bir şeyin yolunu kesmek veya engellemek için kullanılır. Ayrıca, matematiksel ve istatistiksel bağlamlarda da kullanılabilir.

Örnek cümleler:

1. The police car intercepted the speeding vehicle. (Polis arabası hızlı aracı durdurdu.)
2. The missile was intercepted by the defense system. (Füze savunma sistemi tarafından engellendi.)
3. The teacher intercepted the note being passed in class. (Öğretmen sınıfta geçirilen notu durdurdu.)
4. The goalkeeper intercepted the ball before it could reach the goal. (Kaleci topa ulaşmadan önce onu engelledi.)
5. The spy intercepted the enemy’s communication. (Casus düşmanın iletişimini kesmeyi başardı.)
6. The police intercepted a shipment of illegal drugs. (Polis yasadışı uyuşturucu sevkiyatını durdurdu.)
7. The interceptor missile successfully shot down the enemy’s aircraft. (Engelleme füzesi düşman uçağını başarıyla vurdu.)
8. The detective intercepted the suspect before he could escape. (Dedektif kaçmadan önce şüpheliyi yakaladı.)
9. The security guard intercepted the thief as he tried to leave the store. (Güvenlik görevlisi hırsızı mağazadan çıkarken durdurdu.)
10. The basketball player intercepted the pass and scored a basket. (Basketbolcu pası kesip sayı attı.)
11. The intercept of the two lines occurred at the point (3,4). (İki çizginin kesimi (3,4) noktasında gerçekleşti.)
12. The spy agency intercepted a message from a foreign government. (Casus ajansı yabancı bir hükümetten bir mesajı engelledi.)
13. The air traffic controller intercepted the plane that had deviated from its flight path. (Hava trafik kontrolörü uçuş yolundan sapmış olan uçağı durdurdu.)
14. The police intercepted a bank robbery in progress. (Polis devam eden bir banka soygununu engelledi.)
15. The interceptor system detected and destroyed the incoming missile. (Engelleme sistemi gelen füze tespit edip yok etti.)
16. The goalkeeper’s quick reflexes allowed him to intercept the shot. (Kalecinin hızlı refleksleri şutu engellemesine izin verdi.)
17. The interception of the enemy’s plans helped the army to win the battle. (Düşmanın planlarının engellenmesi orduya savaşı kazandırdı.)
18. The intercepting plane chased the suspect’s plane until it ran out of fuel. (Engelleme uçağı şüpheli uçağı yakalayana kadar peşinden gitti.)
19. The police intercepted a group of smugglers at the border. (Polis sınırda bir kaçakçı grubunu durdurdu.)
20. The statistician calculated the regression line’s intercept. (İstatistikçi regresyon çiz

sının kesim noktasını hesapladı.)

Note: İngilizce cümlelerin başına

etiketi eklendi ve örneklerin devamı yazıldı.

Intercept, meaning “intersection, obstruction, or stoppage” in English, is used to describe stopping or blocking something’s path. It can also be used in mathematical and statistical contexts.

More Examples:

1. The interception of the enemy’s message helped the allies win the war. (Düşmanın mesajının engellenmesi müttefiklerin savaşı kazanmasına yardımcı oldu.)
2. The defender intercepted the pass and prevented a goal. (Defans oyuncusu pası keserek bir golü önledi.)
3. The fighter jets were scrambled to intercept the incoming bombers. (Savaş jetleri gelen bombardıman uçaklarını engellemek için havalanmıştı.)
4. The surveillance team intercepted the suspect’s phone calls. (Gözetim ekibi şüphelinin telefon görüşmelerini engelledi.)
5. The police officer intercepted the thief and recovered the stolen goods. (Polis memuru hırsızı durdurdu ve çalınan malları geri getirdi.)
6. The coach taught the players how to intercept passes during the training session. (Antrenör oyunculara antrenman sırasında pasları kesmeyi öğretti.)
7. The interceptor missile missed its target and hit a nearby building. (Engelleme füzesi hedefini kaçırdı ve yakındaki bir binaya çarptı.)
8. The security system intercepted a burglar attempting to break into the house. (Güvenlik sistemi eve girmeye çalışan bir hırsızı durdurdu.)
9. The army intercepted the enemy’s supply convoy and captured valuable resources. (Ordu düşmanın ikmal konvoyunu engelledi ve değerli kaynakları ele geçirdi.)
10. The scientists calculated the intercept of the two graphs to determine the point of intersection. (Bilim adamları iki grafiğin kesim noktasını hesaplayarak kesişme noktasını belirledi.)
11. The coast guard intercepted a boat smuggling drugs across the border. (Sahil güvenlik kaçakçılık yapan bir tekneyi durdurdu.)
12. The spy agency intercepted a suspicious package containing explosive materials. (Casus ajansı patlayıcı madde içeren şüpheli bir paketi durdurdu.)
13. The police department intercepted a planned terrorist attack before it could be carried out. (Polis departmanı gerçekleştirilmeden önce planlanan bir terör saldırısını durdurdu.)
14. The interceptor system malfunctioned and failed to stop the incoming missile. (Engelleme sistemi arızalandı ve gelen füze engellenemedi.)
15. The intercepting aircraft successfully escorted the VIP plane to its destination. (Engelleme uçağı VIP uçağı başarıyla hedefine ulaştırdı.)
16. The teacher intercepted the student who was trying to cheat during the exam. (Öğretmen sınav sırasında kopya çeken öğrenciyi engelledi.)
17. The interception of the opposing team’s pass allowed the player to score a