Sober İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sober İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sober (Ayık)

Meaning: Not affected by alcohol or drugs; not drunk or high.

Examples:

  1. She decided to stay sober and not drink at the party. (Partide içmeyi reddetti ve ayık kalmaya karar verdi.)

  2. He’s been sober for five years now. (O beş yıldır ayık.)

  3. The sober driver made sure everyone arrived home safely. (Ayık sürücü, herkesin güvenli bir şekilde eve varmasını sağladı.)

  4. Being sober is important when operating heavy machinery. (Ağır makineleri kullanırken ayık olmak önemlidir.)

  5. After a wild night out, she was grateful to wake up sober. (Vahşi bir gece geçirdikten sonra ayık olarak uyanmak ona minnettar hissettirdi.)

  6. He promised to stay sober for the rest of the night. (Gerisi için ayık kalmayı söz verdi.)

  7. The counselor encouraged him to attend sober support meetings. (Danışman, ayık destek toplantılarına katılmasını teşvik etti.)

  8. She was surprised to find that she had fun at the party even though she stayed sober. (Partide ayık kaldığı halde eğlendiğini fark etmesi şaşırtıcıydı.)

  9. The sobering reality of the situation hit him hard. (Durumun ayıklayıcı gerçekliği ona sertçe vurdu.)

  10. He knew he had a problem with alcohol when he couldn’t stay sober for more than a day. (Bir gün bile ayık kalamadığında, alkolle ilgili bir sorunu olduğunu biliyordu.)

  11. She decided to become sober after a close call with alcohol poisoning. (Alkol zehirlenmesi ile neredeyse karşı karşıya kalmasından sonra ayık olmaya karar verdi.)

  12. He tried to stay sober, but the temptation was too great. (Ayık kalmaya çalıştı, ancak baştan çıkarıcılık çok büyüktü.)

  13. She joined a sober living community to help her stay clean. (Temiz kalmak için ayık yaşam topluluğuna katıldı.)

  14. The sober truth was that he needed help. (Ayık gerçek şuydu ki yardıma ihtiyacı vardı.)

  15. She knew she had to stay sober for her children’s sake. (Çocukları için ayık kalmak zorunda olduğunu biliyordu.)

  16. The sobering statistics about drunk driving were shocking. (Sürücülerin sarhoşken yarattığı ayıklayıcı istatistikler şok ediciydi.)

  17. He was proud of himself for staying sober during the wedding reception. (Düğün resepsiyonunda ayık kalmayı başardığı için kendisiyle gurur duydu.)

  18. She relied on her sober friends for support during her recovery. (İyileşme sürecinde destek için ayık arkadaşlarına güveniyordu.)

  19. The sobering reality of the pandemic made people realize how important it was to stay healthy. (Pandeminin ayık

  1. The sobering reality of the pandemic made people realize how important it was to stay healthy. (Pandeminin ayıklayıcı gerçekliği, insanların sağlıklı kalmak için ne kadar önemli olduğunu fark etmelerine neden oldu.)

  2. He knew he had to stay sober if he wanted to keep his job. (İşini korumak istiyorsa ayık kalmak zorunda olduğunu biliyordu.)

  3. The sobering news of the recent tragedy left everyone in shock. (Son trajedinin ayıklayıcı haberleri herkesi şok etti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.