Sloshy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sloshy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sloshy Nedir?

Sloshy, genellikle sıvıların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime olup, sıvıların hareketli, çalkantılı ve fazla miktarda bulunduğu bir ortamı ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The sloshy water in the bucket splashed all over the floor. (Sloşu su kova içinde her yere sıçradı.)
2. The sloshy mud made it difficult to walk through the field. (Sloşu çamur, tarlaya yürümeyi zorlaştırdı.)
3. She had to be careful not to spill the sloshy coffee in her hand. (Elindeki sloşu kahveyi dökmeyecek şekilde dikkatli olması gerekiyordu.)
4. The boat rocked back and forth in the sloshy waves. (Tekne sloşu dalgaların arasında öne arkaya sallandı.)
5. The sloshy consistency of the batter made it difficult to pour into the pan. (Sloşu hamurun kıvamı tavaya dökmeyi zorlaştırdı.)
6. She could hear the sloshy sound of the washing machine from the other room. (Diğer odadan çamaşır makinesinin sloşu sesini duyabiliyordu.)
7. The sloshy texture of the soup made it hard to swallow. (Sloşu çorbanın dokusu yutmakta zorluk çıkardı.)
8. He put on his boots to trudge through the sloshy snow. (Sloşu karın içinden yürümek için botlarını giydi.)
9. The sloshy mudroom floor was always a mess during the rainy season. (Sloşu çamurluğun zemininde yağmurlu mevsim boyunca her zaman bir karışıklık vardı.)
10. The sloshy sensation of walking in wet socks was uncomfortable. (Islak çorapla yürümenin sloşu hissi rahatsız ediciydi.)
11. The sloshy sand on the beach made it difficult to build sandcastles. (Sahildeki sloşu kum, kumdan kale yapmayı zorlaştırdı.)
12. The sloshy consistency of the paint made it difficult to apply smoothly. (Sloşu boyanın kıvamı düzgün uygulamayı zorlaştırdı.)
13. The sloshy water in the lake was too cold for swimming. (Göldeki sloşu su yüzme için çok soğuktu.)
14. The sloshy mess on the kitchen counter was from the spilled milk. (Mutfak tezgahındaki sloşu karışıklık, dökülen sütten kaynaklanıyordu.)
15. She didn’t want to wear her sloshy rain boots because they were too heavy. (Çünkü ağır oldukları için sloşu yağmur çizmelerini giymek istemedi.)
16. The sloshy drink spilled all over his shirt. (Sloşu içecek gö

17. The sloshy pool water made it difficult to see underwater. (Havuzdaki sloşu su, su altında görüşü zorlaştırdı.)
18. The sloshy sound of the rain on the roof was soothing. (Çatıdaki sloşu yağmur sesi rahatlatıcıydı.)
19. The sloshy consistency of the sauce made it perfect for dipping bread. (Sloşu sosun kıvamı ekmek batırmak için mükemmeldi.)
20. The sloshy soil in the garden made it difficult to plant anything. (Bahçedeki sloşu toprak, herhangi bir şey dikmeyi zorlaştırdı.)