Slightest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slightest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slightest kelimesinin anlamı:

Slightest, en küçük, en ufak, en hafif anlamına gelen bir sıfattır.

Örnek cümleler:

1. I don’t have the slightest idea about what to wear tonight. (Bu gece ne giyeceğim hakkında en küçük bir fikrim yok.)
2. He didn’t show the slightest interest in the project. (Proje hakkında en ufak bir ilgi göstermedi.)
3. She didn’t make the slightest effort to help us. (Bize yardım etmek için en hafif bir çaba sarf etmedi.)
4. I don’t have the slightest doubt about his honesty. (Onun dürüstlüğü hakkında en ufak bir şüphem yok.)
5. There’s not the slightest chance of winning this game. (Bu oyunda kazanma ihtimali en küçük bile değil.)
6. He didn’t show the slightest sign of being tired. (Yorgun olduğuna dair en ufak bir işaret göstermedi.)
7. I don’t have the slightest clue where my keys are. (Anahtarlarımın nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok.)
8. She didn’t have the slightest idea what he was talking about. (Onun ne hakkında konuştuğunu en küçük bir fikri yoktu.)
9. The slightest mistake could ruin everything. (En küçük bir hata bile her şeyi mahvedebilir.)
10. He didn’t have the slightest intention of going to the party. (Partiye gitme niyeti en ufak bile yoktu.)
11. I don’t have the slightest recollection of meeting her before. (Onunla önceden tanıştığımı en küçük bir hatırlama bile yok.)
12. She didn’t show the slightest emotion when she heard the news. (Haberleri duyduğunda en ufak bir duygu göstermedi.)
13. I don’t have the slightest idea how to fix this problem. (Bu sorunu nasıl çözeceğim hakkında en ufak bir fikrim yok.)
14. There’s not the slightest possibility of me being late. (Geç kalma ihtimalim en küçük bile değil.)
15. He didn’t have the slightest understanding of the subject. (Konunun en ufak bir anlayışına sahip değildi.)
16. I don’t have the slightest interest in watching that movie. (O filmi izleme konusunda en küçük bir ilgim yok.)
17. She didn’t make the slightest noise as she entered the room. (Odaya girdiğinde en küçük bir ses bile çıkarmadı.)
18. I don’t have the slightest intention of changing my mind. (Fikrimi değiştirme niyetim en küçük bile yok.)
19. There’s not the slightest doubt that he is guilty. (Onun suçlu olduğu konusunda en küçük bir şüphe yok.)
20. He didn’t show the slightest hesitation in answering the question. (Soruya cevap verirken en ufak bir tereddüt göstermedi.)

Devamı:

21. The slightest change in the temperature can affect the outcome of the experiment. (Sıcaklıktaki en küçük bir değişiklik deneyin sonucunu etkileyebilir.)
22. She didn’t have the slightest idea how much time had passed. (Ne kadar zaman geçtiği hakkında en ufak bir fikri yoktu.)
23. I don’t have the slightest talent for playing an instrument. (Bir enstrüman çalmak için en küçük bir yeteneğim yok.)
24. There’s not the slightest difference between the two products. (İki ürün arasında en küçük bir fark yok.)
25. He didn’t show the slightest concern for his safety. (Güvenliği konusunda en ufak bir endişe göstermedi.)
26. I don’t have the slightest desire to go out tonight. (Bu gece dışarı çıkma konusunda en küçük bir isteğim yok.)
27. She didn’t make the slightest mistake during the presentation. (Sunum sırasında en ufak bir hata yapmadı.)
28. The slightest noise can wake up the baby. (Bebek, en küçük bir gürültüyle bile uyanabilir.)
29. I don’t have the slightest clue what he is trying to say. (Ne demek istediği hakkında en ufak bir fikrim yok.)
30. There’s not the slightest possibility of the flight being delayed. (Uçuşun gecikme ihtimali en küçük bile değil.)