Slanderous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Slanderous kelimesinin Türkçe anlamı:
Slanderous kelimesi Türkçede “iftira içeren” anlamına gelir. Sözlük anlamı olarak, bir kişi ya da kuruluş hakkında yalan söyleyerek itibarlarını zedelemek anlamında kullanılır.
Örnek cümleler:
- She spread slanderous rumors about her ex-husband. (Eski kocası hakkında iftira içeren söylentiler yaydı.)
- His article was full of slanderous remarks about the company. (Makalesi şirket hakkında iftira içeren yorumlarla doluydu.)
- The politician’s speech was filled with slanderous accusations about his opponent. (Politikacının konuşması rakibi hakkında iftira içeren suçlamalarla doluydu.)
- The company filed a lawsuit against the journalist for making slanderous statements. (Gazeteci iftira içeren açıklamalar yaptığı için şirket dava açtı.)
- She was fired for making slanderous comments about her coworkers. (İş arkadaşları hakkında iftira içeren yorumlar yaptığı için işten çıkarıldı.)
- The book was full of slanderous allegations about the celebrity. (Kitap ünlü hakkında iftira içeren iddialarla doluydu.)
- The journalist was accused of writing a slanderous article about the company. (Gazeteci şirket hakkında iftira içeren bir makale yazdığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
- The politician’s slanderous remarks caused a scandal. (Politikacının iftira içeren sözleri bir skandala neden oldu.)
- The lawyer threatened to sue anyone who made slanderous statements about his client. (Avukat müvekkili hakkında iftira içeren açıklama yapan herkesi dava etmekle tehdit etti.)
- The newspaper retracted the slanderous article and issued an apology. (Gazete iftira içeren makaleyi geri çekti ve özür diledi.)
- The company fired an employee for posting slanderous comments on social media. (Şirket bir çalışanı sosyal medyada iftira içeren yorumlar yaptığı için işten çıkardı.)
- The celebrity sued the magazine for publishing a slanderous article about him. (Ünlü kendisi hakkında iftira içeren bir makale yayınladığı için dergiyi dava etti.)
- The author was accused of including slanderous statements in his book. (Yazarın kitabında iftira içeren açıklamalar yer aldığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
- The politician denied making any slanderous remarks about his opponent. (Politikacı rakibi hakkında iftira içeren hiçbir açıklama yapmadığını inkar etti.)
- The company’s reputation was damaged by the slanderous comments made by a former employee. (Eski bir çalışan tarafından yapılan iftira içeren yorumlar şirketin itibarını zedeledi.)
- The journalist was criticized for writing a slanderous article without sufficient
evidence. (Gazeteci yeterli kanıt olmadan iftira içeren bir makale yazdığı için eleştirildi.)
17. The singer sued a tabloid for publishing slanderous stories about her personal life. (Şarkıcı kişisel hayatıyla ilgili iftira içeren hikayeler yayınlayan bir gazeteyi dava etti.)
- The student was suspended for spreading slanderous rumors about his teacher. (Öğrenci öğretmeni hakkında iftira içeren söylentiler yaydığı için okuldan uzaklaştırıldı.)
- The company’s legal team sent a cease and desist letter to a blogger who made slanderous comments about the brand. (Şirketin hukuk ekibi marka hakkında iftira içeren yorumlar yapan bir blog yazarına bir durdurma ve yasaklama mektubu gönderdi.)
- The politician’s campaign was derailed by the discovery of his slanderous statements about minorities. (Politikacının azınlıklar hakkında yaptığı iftira içeren açıklamaların ortaya çıkması kampanyasının çökmesine neden oldu.)
Hemen Yorum Yaz