Slanderous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slanderous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slanderous kelimesinin Türkçe anlamı:


Slanderous kelimesi Türkçede “iftira içeren” anlamına gelir. Sözlük anlamı olarak, bir kişi ya da kuruluş hakkında yalan söyleyerek itibarlarını zedelemek anlamında kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. She spread slanderous rumors about her ex-husband. (Eski kocası hakkında iftira içeren söylentiler yaydı.)
  2. His article was full of slanderous remarks about the company. (Makalesi şirket hakkında iftira içeren yorumlarla doluydu.)
  3. The politician’s speech was filled with slanderous accusations about his opponent. (Politikacının konuşması rakibi hakkında iftira içeren suçlamalarla doluydu.)
  4. The company filed a lawsuit against the journalist for making slanderous statements. (Gazeteci iftira içeren açıklamalar yaptığı için şirket dava açtı.)
  5. She was fired for making slanderous comments about her coworkers. (İş arkadaşları hakkında iftira içeren yorumlar yaptığı için işten çıkarıldı.)
  6. The book was full of slanderous allegations about the celebrity. (Kitap ünlü hakkında iftira içeren iddialarla doluydu.)
  7. The journalist was accused of writing a slanderous article about the company. (Gazeteci şirket hakkında iftira içeren bir makale yazdığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
  8. The politician’s slanderous remarks caused a scandal. (Politikacının iftira içeren sözleri bir skandala neden oldu.)
  9. The lawyer threatened to sue anyone who made slanderous statements about his client. (Avukat müvekkili hakkında iftira içeren açıklama yapan herkesi dava etmekle tehdit etti.)
  10. The newspaper retracted the slanderous article and issued an apology. (Gazete iftira içeren makaleyi geri çekti ve özür diledi.)
  11. The company fired an employee for posting slanderous comments on social media. (Şirket bir çalışanı sosyal medyada iftira içeren yorumlar yaptığı için işten çıkardı.)
  12. The celebrity sued the magazine for publishing a slanderous article about him. (Ünlü kendisi hakkında iftira içeren bir makale yayınladığı için dergiyi dava etti.)
  13. The author was accused of including slanderous statements in his book. (Yazarın kitabında iftira içeren açıklamalar yer aldığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
  14. The politician denied making any slanderous remarks about his opponent. (Politikacı rakibi hakkında iftira içeren hiçbir açıklama yapmadığını inkar etti.)
  15. The company’s reputation was damaged by the slanderous comments made by a former employee. (Eski bir çalışan tarafından yapılan iftira içeren yorumlar şirketin itibarını zedeledi.)
  16. The journalist was criticized for writing a slanderous article without sufficient

evidence. (Gazeteci yeterli kanıt olmadan iftira içeren bir makale yazdığı için eleştirildi.)
17. The singer sued a tabloid for publishing slanderous stories about her personal life. (Şarkıcı kişisel hayatıyla ilgili iftira içeren hikayeler yayınlayan bir gazeteyi dava etti.)

  1. The student was suspended for spreading slanderous rumors about his teacher. (Öğrenci öğretmeni hakkında iftira içeren söylentiler yaydığı için okuldan uzaklaştırıldı.)
  2. The company’s legal team sent a cease and desist letter to a blogger who made slanderous comments about the brand. (Şirketin hukuk ekibi marka hakkında iftira içeren yorumlar yapan bir blog yazarına bir durdurma ve yasaklama mektubu gönderdi.)
  3. The politician’s campaign was derailed by the discovery of his slanderous statements about minorities. (Politikacının azınlıklar hakkında yaptığı iftira içeren açıklamaların ortaya çıkması kampanyasının çökmesine neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.