Slammer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Slammer (noun) – A person or thing that strikes or hits forcefully
- The boxer threw a powerful slammer at his opponent. (Bokçu rakibine güçlü bir yumruk attı.)
- The baseball player hit a slammer and scored a home run. (Beyzbol oyuncusu bir vuruşla ev sahibi koşusunu tamamladı.)
- The wrestler used a slammer to pin his opponent to the ground. (Güreşçi rakibini yere sabitlemek için bir vuruş kullandı.)
- The door closed with a slammer, causing the whole house to shake. (Kapı sert bir şekilde kapandı, evin tamamı sallandı.)
- The drummer hit the snare drum with a powerful slammer. (Davulcu güçlü bir vuruşla davulun teli çekti.)
- The demolition crew used a slammer to break down the walls of the building. (Yıkım ekibi binanın duvarlarını yıkmak için bir vuruş kullandı.)
- The storm brought a powerful slammer of wind and rain. (Fırtına, güçlü bir rüzgar ve yağmur fırtınası getirdi.)
- The basketball player dunked the ball with a slammer. (Basketbol oyuncusu topu bir vuruşla potaya soktu.)
- The thunderclap was a loud slammer that echoed through the valley. (Gök gürültüsü, vadiden yankılanan yüksek bir vuruştur.)
- The carpenter used a slammer to hammer nails into the wood. (Marangoz, çivi çakmak için bir vuruş kullandı.)
- The golfer hit a slammer and made a hole-in-one. (Golfçü, bir vuruşla deliği tamamladı.)
- The heavy metal band played a song with a lot of slammers. (Ağır metal grubu, birçok vuruş içeren bir şarkı çaldı.)
- The tennis player hit a slammer and won the point. (Tenis oyuncusu bir vuruşla puanı kazandı.)
- The construction worker used a slammer to drive the stakes into the ground. (İnşaat işçisi, direkleri yere çakmak için bir vuruş kullandı.)
- The thunderstorm brought slammers of lightning that lit up the sky. (Fırtına gökyüzünü aydınlatan birçok şimşek getirdi.)
- The martial artist used a slammer to knock his opponent off balance. (Dövüş sanatçısı rakibini dengeyi kaybettirmek için bir vuruş kullandı.)
- The snowstorm brought slammers of snow that piled up on the roads. (Kar fırtınası yollara yığılan birçok kar getirdi.)
- The weightlifter lifted the barbell with a powerful slammer. (Halterci, ağırlığı güçlü bir vuruşla kaldırdı.)
- The hammer hit the nail with a loud slammer. (Çekiç çiviye yüksek bir vuruş yaptı.)
- The explosion was a massive slammer that
shook the entire building. (Patlama, bütün binayı sarsan büyük bir vuruştu.)
Hemen Yorum Yaz