Shine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Shine (Parlamak) İle İlgili Cümleler:
Anlamı: “Shine” kelimesi Türkçe’de “parlamak” anlamına gelir.
- The sun is shining brightly today. (Bugün güneş parlak bir şekilde parlıyor.)
- She polished her shoes until they shone. (Ayakkabılarını parlayana kadar parlatmıştı.)
- The stars were shining in the night sky. (Yıldızlar gece gökyüzünde parlıyordu.)
- The diamond necklace was shining under the bright lights. (Elmas kolye parlak ışıklar altında parlıyordu.)
- The moon shone over the calm waters of the lake. (Ay gölün sakin suları üzerinde parladı.)
- Her eyes shone with excitement as she talked about her new job. (Yeni işinden bahsederken gözleri heyecanla parladı.)
- The polished silverware shone on the dining table. (Parlatılmış gümüş takımlar yemek masasında parlıyordu.)
- The car’s paint job shone in the sun. (Arabanın boya işi güneşte parlıyordu.)
- His smile shone with kindness and sincerity. (Gülümsemesi nezaket ve samimiyetle parlıyordu.)
- The fireworks shone in the night sky, creating a spectacular show. (Havai fişekler gece gökyüzünde parlayarak muhteşem bir gösteri yarattı.)
- The crystals on the chandelier shone like diamonds. (Avizedeki kristaller elmas gibi parlıyordu.)
- The sequins on her dress shone in the spotlight. (Elbisesindeki payetler spot ışığında parlıyordu.)
- The sun began to shine through the clouds after a long rain. (Uzun bir yağmurdan sonra güneş bulutların arasından parlamaya başladı.)
- The little girl’s eyes shone with joy when she saw the puppy. (Küçük kız yavru köpeği görünce gözleri sevinçle parladı.)
- The diamond ring on her finger shone brightly. (Parmaklarındaki elmas yüzükler parlak bir şekilde parlıyordu.)
- The polished wooden floors shone under the overhead lights. (Parlatılmış ahşap zeminler üst ışıkların altında parlıyordu.)
- The sun shining on her face made her feel alive. (Yüzüne vuran güneş onu hayatta hissettirdi.)
- The moon shone on the deserted beach, casting a mystical glow. (Ay, terkedilmiş plajda parlayarak mistik bir ışıltı yarattı.)
- The sunlight shining through the stained-glass window created a colorful display. (Levha cam pencereden giren güneş ışığı renkli bir görüntü oluşturdu.)
- The polished silver car shone like a mirror. (Parlatılmış gümüş araba bir ayna gibi parlıyordu.)
- Her hair shone in the sunlight, revealing its natural highlights. (Saçları güneşte parlayarak doğal vurgularını ortaya çıkardı.)
- The bride’s eyes shone with happiness as she walked down the aisle. (Gelin yürürken gözleri mutlulukla parlıyordu.)
- The city skyline shone brightly at night, with all its lights. (Şehir manzarası tüm ışıklarıyla gece parlak bir şekilde parlıyordu.)
- The polished brass doorknob shone like gold. (Parlatılmış pirinç kapı kolu altın gibi parlıyordu.)
- The waves of the ocean shone in the sunlight, creating a breathtaking view. (Denizin dalgaları güneşte parlayarak nefes kesen bir manzara yarattı.)
- The children’s faces shone with excitement as they played in the park. (Çocukların yüzleri parkta oynarken heyecanla parlıyordu.)
- The glitter on her makeup shone under the disco ball. (Makyajındaki simler disko topunun altında parlıyordu.)
- The polished marble floors shone in the grand entrance hall. (Parlatılmış mermer zeminler büyük giriş holünde parlıyordu.)
- The fireflies shone in the darkness, lighting up the night. (Böcekler karanlıkta parlayarak geceyi aydınlatıyordu.)
- The actor’s performance shone in the dramatic scene. (Aktörün performansı dramatik sahnede parlıyordu.)
Türkçe Karşılıkları:
- Bugün güneş parlak bir şekilde parlıyor.
- Ayakkabılarını parlayana kadar parlatmıştı.
- Yıldızlar gece gökyüzünde parlıyordu.
- Elmas kolye parlak ışıklar altında parlıyordu.
- Ay gölün sakin suları üzerinde parladı.
- Yeni işinden bahsederken gözleri heyecanla parladı.
- Parlatılmış gümüş takımlar yemek masasında parlıyordu.
- Arabanın boya işi güneşte parlıyordu.
- Gülümsemesi nezaket ve samimiyetle parlıyordu.
- Havai fişekler gece gökyüzünde parlayarak muhteşem bir gösteri yarattı.
- Avizedeki kristaller elmas gibi parlıyordu.
- Elbisesindeki payetler spot ışığında parlıyordu.
- Uzun bir yağmurdan sonra güneş bulutların arasından parlamaya başladı.
- Küçük kız yavru köpeği görünce gözleri sevinçle parladı.
- Parmaklarındaki elmas yüzükler parlak bir şekilde parlıyordu.
- Parlatılmış ahşap zeminler üst ışıkların altında parlıyordu.
- Yüzüne vuran güne
Hemen Yorum Yaz