Semblance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Semblance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Semblance Nedir?

Semblance, bir şeyin yüzeyinde görünen ancak gerçek olmayan bir şeyin izlenimi veya görünümüdür. Bir başka deyişle, görüntüsü gerçeği yansıtmayan bir şeydir.

Örnek Cümleler:

  1. She tried to maintain a semblance of calmness, but her trembling hands gave her away. (Sakinliğin bir görünümünü korumaya çalıştı, ancak titreyen elleri onu ele verdi.)
  2. After the storm, there was only a semblance of the once beautiful beach left. (Fırtınadan sonra, bir zamanlar güzel olan plajın sadece bir izlenimi kaldı.)
  3. The politician’s apology was nothing but a semblance of regret for his actions. (Politikacının özrü, eylemleri için bir pişmanlık izleniminden başka bir şey değildi.)
  4. She put on a brave face and tried to keep up the semblance of confidence. (Cesur bir yüz takındı ve güven izlenimini korumaya çalıştı.)
  5. The old building had a semblance of grandeur, but it was clear that it was in disrepair. (Eski bina görkemli bir izlenime sahipti, ancak bakımsız olduğu açıktı.)
  6. The dictator maintained a semblance of democracy, but everyone knew it was a façade. (Diktatör demokrasi izlenimini korudu, ancak herkes onun bir maskaralık olduğunu biliyordu.)
  7. The actor put on a great performance, but it was just a semblance of his true talent. (Oyuncu harika bir performans sergiledi, ancak gerçek yeteneğinin sadece bir izlenimiydi.)
  8. The painting had a semblance of depth, but it was actually quite flat. (Tabloda derinlik izlenimi vardı, ancak aslında oldukça düzdü.)
  9. The CEO’s smile was a mere semblance of friendliness, hiding her true feelings of contempt. (CEO’nun gülümsemesi sadece dostluğun bir izlenimiydi ve aslında aşağılamayla dolu gerçek duygularını saklıyordu.)
  10. The party was just a semblance of celebration, as everyone was in a somber mood. (Parti, herkesin kederli bir ruh hali içinde olduğu bir kutlama izleniminden başka bir şey değildi.)
  11. He put on a semblance of interest in her story, but his mind was elsewhere. (Hikayesine ilgi izlenimi verdi, ancak aklı başka yerdeydi.)
  12. The company’s new policy had a semblance of fairness, but it was actually biased towards certain employees. (Şirketin yeni politikası adil bir izlenime sahipti, ancak aslında belirli çalışanlar lehine önyargılıydı.)
  13. The young couple tried to keep up a semblance of normality, despite the tragedy that had just occurred. (Genç çift, yeni yaşadıkl

arı trajediye rağmen normal bir izlenim yaratmaya çalıştı.)
14. The company’s financial report had a semblance of positivity, but the numbers told a different story. (Şirketin mali raporu pozitif bir izlenim yarattı, ancak sayılar farklı bir hikaye anlatıyordu.)

  1. The child’s scribbles on the wall had a semblance of art, but it was just a mess. (Duvara çocuğun çizimleri sanat izlenimi yarattı, ancak sadece bir karışıklıktı.)
  2. The town’s annual festival had a semblance of tradition, but it was mostly for tourists. (Kasabanın yıllık festivali gelenek izlenimi yarattı, ancak çoğunlukla turistler için yapılmıştı.)
  3. The detective’s theory had a semblance of truth, but it was still just a hypothesis. (Dedektifin teorisi gerçeklik izlenimi yarattı, ancak hala sadece bir hipotezdi.)
  4. The singer’s voice had a semblance of beauty, but it lacked depth and emotion. (Şarkıcının sesi güzellik izlenimi yarattı, ancak derinlik ve duygu eksikliği vardı.)
  5. The politician’s speech had a semblance of sincerity, but it was full of empty promises. (Politikacının konuşması samimiyet izlenimi yarattı, ancak boş vaatlerle doluydu.)
  6. The garden had a semblance of order, but it was overgrown and wild. (Bahçe düzen izlenimi yarattı, ancak aşırı büyümüş ve kontrolsüz bir hal almıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.