Self-İndulgent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Self-İndulgent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Self-Indulgent Nedir?

Self-indulgent kelimesi, bir kişinin kendi isteklerini ve arzularını aşırı bir şekilde tatmin etme eğilimini ifade eder. Bu durum genellikle başkalarının ihtiyaçlarından ve isteklerinden ödün vermekle sonuçlanabilir.

Örnek cümleler:

  1. I can’t stand self-indulgent people who only care about themselves. (Kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, kendi isteklerine aşırı düşkün insanlardan hoşlanmam.)
  2. She spends all her money on self-indulgent luxuries. (O, tüm parasını kendisini şımartacak lüks şeylere harcıyor.)
  3. His self-indulgent behavior caused him to lose many friends. (Kendisini şımartan davranışları birçok arkadaşını kaybetmesine sebep oldu.)
  4. The self-indulgent child refused to share his toys with his friends. (Kendini şımartan çocuk, oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmayı reddetti.)
  5. She has a self-indulgent personality, which makes it difficult for her to maintain healthy relationships. (O, kendisini şımartan bir kişiliğe sahip, bu nedenle sağlıklı ilişkiler sürdürmesi zor.)
  6. He took a self-indulgent day off work to relax at home. (Evinde rahatlamak için işten kendini şımartan bir gün izin aldı.)
  7. Her self-indulgent lifestyle is not sustainable in the long run. (Uzun vadede sürdürülebilir olmayan kendini şımartan yaşam tarzı.)
  8. He was accused of being self-indulgent when he spent all his time playing video games. (Tüm zamanını video oyunları oynayarak geçirdiği için kendisini şımartmakla suçlandı.)
  9. She enjoys self-indulgent activities like shopping and spa treatments. (Alışveriş ve spa tedavileri gibi kendini şımartan aktivitelerden hoşlanıyor.)
  10. His self-indulgent attitude made him unpopular among his colleagues. (Kendisini şımartan tutumu, meslektaşları arasında popüler olmasını engelledi.)
  11. She became self-indulgent after winning the lottery, spending all her winnings on lavish vacations. (Loto kazandıktan sonra kendisini şımartmaya başladı ve kazandığı tüm parayı lüks tatillere harcadı.)
  12. The self-indulgent musician only played music that he enjoyed, ignoring the preferences of his audience. (Kendisini şımartan müzisyen, yalnızca kendi zevkine uygun müzikler çalıyor ve izleyicilerinin tercihlerini göz ardı ediyordu.)
  13. Her self-indulgent behavior led to a strained relationship with her family. (Kendisini şımartan davranışları, ailesiyle gerilimli bir ilişkiye neden oldu
  1. The author’s self-indulgent writing style made his book difficult to read. (Yazarın kendini şımartan yazım tarzı, kitabını okunması zor hale getirdi.)
  2. His self-indulgent habits led to weight gain and health problems. (Kendini şımartan alışkanlıkları, kilo alımı ve sağlık problemlerine neden oldu.)
  3. The self-indulgent actor demanded special treatment on set, causing tension among the crew. (Kendisini şımartan oyuncu, sette özel muamele talep etti ve ekip arasında gerilime neden oldu.)
  4. She realized that her self-indulgent behavior was causing her financial problems. (Kendini şımartan davranışlarının ona maddi sorunlar yaşattığını fark etti.)
  5. The self-indulgent student refused to do any work and expected good grades. (Kendini şımartan öğrenci, hiçbir çalışma yapmayı reddetti ve iyi notlar bekledi.)
  6. His self-indulgent spending habits left him in debt. (Kendini şımartan harcama alışkanlıkları, onu borç içinde bıraktı.)
  7. She realized that her self-indulgent behavior was harming her relationships and made a conscious effort to change. (Kendini şımartan davranışlarının ilişkilerine zarar verdiğinin farkına vardı ve değiştirmek için bilinçli bir çaba sarf etti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.