Self-İndulgent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Self-Indulgent Nedir?
Self-indulgent kelimesi, bir kişinin kendi isteklerini ve arzularını aşırı bir şekilde tatmin etme eğilimini ifade eder. Bu durum genellikle başkalarının ihtiyaçlarından ve isteklerinden ödün vermekle sonuçlanabilir.
Örnek cümleler:
- I can’t stand self-indulgent people who only care about themselves. (Kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, kendi isteklerine aşırı düşkün insanlardan hoşlanmam.)
- She spends all her money on self-indulgent luxuries. (O, tüm parasını kendisini şımartacak lüks şeylere harcıyor.)
- His self-indulgent behavior caused him to lose many friends. (Kendisini şımartan davranışları birçok arkadaşını kaybetmesine sebep oldu.)
- The self-indulgent child refused to share his toys with his friends. (Kendini şımartan çocuk, oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmayı reddetti.)
- She has a self-indulgent personality, which makes it difficult for her to maintain healthy relationships. (O, kendisini şımartan bir kişiliğe sahip, bu nedenle sağlıklı ilişkiler sürdürmesi zor.)
- He took a self-indulgent day off work to relax at home. (Evinde rahatlamak için işten kendini şımartan bir gün izin aldı.)
- Her self-indulgent lifestyle is not sustainable in the long run. (Uzun vadede sürdürülebilir olmayan kendini şımartan yaşam tarzı.)
- He was accused of being self-indulgent when he spent all his time playing video games. (Tüm zamanını video oyunları oynayarak geçirdiği için kendisini şımartmakla suçlandı.)
- She enjoys self-indulgent activities like shopping and spa treatments. (Alışveriş ve spa tedavileri gibi kendini şımartan aktivitelerden hoşlanıyor.)
- His self-indulgent attitude made him unpopular among his colleagues. (Kendisini şımartan tutumu, meslektaşları arasında popüler olmasını engelledi.)
- She became self-indulgent after winning the lottery, spending all her winnings on lavish vacations. (Loto kazandıktan sonra kendisini şımartmaya başladı ve kazandığı tüm parayı lüks tatillere harcadı.)
- The self-indulgent musician only played music that he enjoyed, ignoring the preferences of his audience. (Kendisini şımartan müzisyen, yalnızca kendi zevkine uygun müzikler çalıyor ve izleyicilerinin tercihlerini göz ardı ediyordu.)
- Her self-indulgent behavior led to a strained relationship with her family. (Kendisini şımartan davranışları, ailesiyle gerilimli bir ilişkiye neden oldu
- The author’s self-indulgent writing style made his book difficult to read. (Yazarın kendini şımartan yazım tarzı, kitabını okunması zor hale getirdi.)
- His self-indulgent habits led to weight gain and health problems. (Kendini şımartan alışkanlıkları, kilo alımı ve sağlık problemlerine neden oldu.)
- The self-indulgent actor demanded special treatment on set, causing tension among the crew. (Kendisini şımartan oyuncu, sette özel muamele talep etti ve ekip arasında gerilime neden oldu.)
- She realized that her self-indulgent behavior was causing her financial problems. (Kendini şımartan davranışlarının ona maddi sorunlar yaşattığını fark etti.)
- The self-indulgent student refused to do any work and expected good grades. (Kendini şımartan öğrenci, hiçbir çalışma yapmayı reddetti ve iyi notlar bekledi.)
- His self-indulgent spending habits left him in debt. (Kendini şımartan harcama alışkanlıkları, onu borç içinde bıraktı.)
- She realized that her self-indulgent behavior was harming her relationships and made a conscious effort to change. (Kendini şımartan davranışlarının ilişkilerine zarar verdiğinin farkına vardı ve değiştirmek için bilinçli bir çaba sarf etti.)
Hemen Yorum Yaz